Tem 032014
 

“Tabiatta bilirsiniz ki hiçbir şey yok olmaz, ne bir ses, ne bir söz, ne bir hareket.
Olduğu çağ ne kadar eski olursa olsun, bütün bu oluşlar o andaki gibi doğanın içindedir.
Bu dalgalanmada zaman ve mesafe kavramı söz konusu değildir.

Bugün dünyanın herhangi bir köşesinde söylenen bir sözü veya yansıyan hareketleri,
yine dünyanın herhangi bir köşesinde aynı anda işitmek, dinlemek, benimsemenin mümkün
olduğu gibi toplayıp tespit etmek imkanına elbette varılacaktır. Doğanın bugün sır dolu bilinmeyen
yönlerine de gireceği muhakkak  olan insan zekası, beklenilen gerçekleri ortaya koyacaktır. 
Çünkü tarih belgeleri, ilerideki keşifleri buna dayanacaktır. Her tarihi şahsın söylediği sözler
toplanabilecek ve böylece biz onları kendi seslerinden ve sözlerinden dinleyebileceğiz.”

/ Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Kaynak: Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıra ve Belgeler;
Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Edebiyat Yayınevi s.132

Twitter, bireysel paylaşımların dışında, sanatçıların, bilim insanlarının, yazarların, sporcuların, aydınların olduğu kadar siyaset arenasının da kitlelere kendini benimsetmek için ilgi odağı durumunda. Türkiye’de twitter kullanıcı sayısı gitgide artarken, diğer yandan kitleleri etkileme alanı olarak siyasetçilerin daha çok üzerine düştüğü bir alan haline geldi. 2013 Gezi direnişinde de gördüğümüz gibi sosyal medya üzerinden örgütlenmede Twitter baskın rol oynadı.  Bu rolün gitgide artmasındaki en önemli sebep, Türkiye’deki ana akım medyanın AKP tarafından sansürlenmesi ve medya yöneticilerinin iktidardan aldığı ihaleleriyle nedeniyle(bkz:  mulksuzlestirme.org) AKP aleyhine haberleri, bazen medya yöneticilerinin direktifleriyle otosansürle,  bazen ise #AloFatih ve #AloNermin vakalarında gördüğümüz gibi bizzat Başbakan titresine sahip AKP parti lideri Recep Tayyip Erdoğan tarafından engellenmesi ve hatta kendisinin sansür uyguladığını açıkça kabul etmesi gibi olaylar neticesinde kitlelerin  haberleşme ve ifade özgürlüğü için arayışını sosyal medyada özellikle  de Twitter’a yöneltmesine neden oldu. ( Twitter’daki bilgiler dışında açıkça yapılan sansür direktiflerinin metinsel dökümüne dair detaylı kitap için: Alo Fatih – Medyanın RTE ile İmtihanı). Yine kamusal yarar arz eden ve haber niteliği taşıdığı için tüm Dünya haber sitelerinde haber olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Soma halkı tarafından yuhalanması ve istifa et sesleri arasında markete sığındıktan sonra #Soma’daki bir vatandaşa tokat ve/veya yumruk atması ve müşaviri Yusuf Yerkel’ın yine Soma’daki bir madenciye yerde iken tekme atması  TRT, Anadolu Ajansı ve havuz medyası olarak tabir edilen ve çoğu haberi tekzip edilen veya yalan çıkan yandaş kanallar tarafından sansürlendiği gibi aynı haber kanallarında haber olarak  yer alan görevden alındığı bilgisinin de daha sonra doğru olmadığı ortaya çıktı.

Türkiye'De Twitter ve Youtube Yasak - Harita

Sansür’ün evrensel insanlık suçu olması dışında, Türkiye’de de anayasa itibariyle basının sansürlenmesinin suç olduğu(bkz: Anayasada ilgili madde: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/anayasa.maddeler?p3=28 ) ve yargılanması gerektiği açıkken ve AB’nin 11 yıldır Türkiye için açıkladığı ilerleme raporlarında ve nihai olarak 2014 yılında Türkiye’de basın özgürlüğünün açıkça olmadığını gösteren raporun (http://rsf.org/index2014/en-index2014.php)  muhatabı ülkemizde medya yönetimi, ekonomisi ve gelecek nesiller için yaratılacak bilgi ve istihdam imkanları da önemli ölçüde yara aldı. Türkiye son 10 yılda basın özgürlüğü sıralamasında 56 sıra geriledi. Twitter ise bu ortamda yine AKP hükümeti tarafından yasaklandı. Anayasa Mahkemesi ise AKP’nin bir çok uygulamasında olduğu gibi bunun da hukuksuz ve ifade özgürlüğü ihlali olarak yorumladı ve yasağı kaldırdı. Bu konuda kararı uygulayanlar yapılan hak ihlali konusunda tıpkı Gezi direnişinde ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalı iddianamesinde yer alan kişiler yargılanmadığı gibi bu kararı uygulayanlar da henüz yargılanmadı.

Meclis TV dahil bir çok alanda görülen sansürün(bir örnek için bkz: [1] ) ve otosansürün halihazırda büyük bir sorun olarak devam ettiği  Türkiye’de, siyasi liderler, kitlelerin ana akım medyadaki sansürle gerçek haberlerin bulunamadığı gerçeğiyle, Twitter’a haber kaynağı olarak yönelmesi üzerine siyasi mesajlarını seçmen kitlelerini etkilemek amacıyla Twitter’da da daha fazla karşılık almaya başladılar. Bu açıdan da siyasi liderlerin söylemlerinin medya, kamusal alanda “şeyleşen” tweetler,  kitle iletişim psikolojisi ve göstergebilimsel açısından değerlendirilmesine ve çözümlenmesine ihtiyaç olduğu açıktır.

Alman iletişim kuramcısı Jürgen Habermas,  iletişim toplum kuramında, toplumsal ve siyasal ekonomik yapıları iktidar ve toplum ilişkilerinde politikacıların ideolojik enformasyon çarpıtmalarına odaklanmıştır. Bir yandan siyasetin enformatik manipülasyonları mevcutken, diğer yandan kamusal cehaletin varoluşu ve siyasetçilerin halkı baskı, sansür, iftira, bürokrasi, tek tipleştiricilik ve polis devleti  yöntemleriyle elinde tutmak istemesi Habermas’ın eleştirel iletişim kuramının altyapısını hazırlar.  Ona göre demokratik siyaset, ille de bir partinin içinde olmayı gerektirmek veya sessiz kalarak değil, kolektif eleştiri süreçlerinden gelişecek olan rızanın zorunluluğuyla önem kazanır. (Türkiye’nin toplumsal kavrama, anlama ve analitik eleştirme yetilerine dair sıkıntısına dair durum tespiti ve Gezi direnişinde verilen mesajların analizi  için bu linke, yine Twitter’da vatandaşların AKP hükümetine #cevapver etiketiyle yaptığı eleştiriler için bu  linke bakabilirsiniz. )

Bu bağlamda, Türkiye’deki oy oranı en yüksek 3 siyasi liderin Twitter’da 2010 yılından beri attığı tweetlerdeki verdiği mesajların içerik çözümlemesi kısmi derecede bu makalede amaçlanmıştır. Siyasi liderlerin mesajlarını okuyan ve alıcısı olan biz okurların sorgulaması gereken bu tweetleri,  Habermas’ın evrensel edimbilim kuramı açısından baktığımızda anlamak adına şu dört evrensel geçerlik iddiasını hatırlatmakta fayda var.

” Konuşan anlaşılabilir bir ifade seçmelidir ki, konuşmacı ve dinleyici birbirlerini anlayabilsinler. Konuşanın doğru bir önermeyi iletme niyeti olmalıdır ki, dinleyen konuşanın bilgisini paylaşabilsin. Konuşanın niyetlerinin doğru olarak dile getirilmesini istemesi gerekir ki, dinleyen konuşanın sözüne inanabilsin.(ona itimat edebilsin) Nihayet, konuşan yerinde, haklı bir söz seçmelidir ki, dinleyen sözü kabul edebilsin ve konuşanla dinleyen kabul edilen bir normatif art yöre bakımından birbirleriyle mutabakata varabilsinler.”

Anlamak sadece dilin bilişsel kullanımıyla gelen önermelerde değil dilin etkileşimsel kullanımına(normatif bağlam) ve anlatımsal kullanımına(konuşanının güvenirliğiyle ilgili) dayanmakta olduğuna göre her verilen siyasi mesajın doğruluğu kendi önermesinin dışında, tıpkı aşağıda Recep Tayyip Erdoğan’ın farklı zamanlarda birbirleriyle tamamıyla zıt olan/çelişen beyanları da mevcutken, inanılırlık ve güvenirlik verilen önermenin yer verildiği mecra haricinde bir zaman serisi içinde, diğer mesajlarıyla uyuşup uyuşmadığıyla, davranışlarında yer verip vermediğiyle beraber incelemesi gerektirmektedir.

Ünlü göstergebilimcilerden Umberto Eco’nun, Peirce’dan sıkça alıntıladığı  gibi, “Her metin  sınırsız anlam üretir.” Bu araştırmada da yer verilen tweetler, sayısal veriler ve bağlam ilişkisinin akademisyenler ve araştırmacılar tarafından da bir çok farklı açıdan anlam üretebileceği göz önünde bulundurularak veriler bütünsel olarak açık veri olarak sunulmuştur.

Araştırma Konusu

Continue reading »

Tem 032013
 

TBMM Muhalefetin Kabul Edilmeyen Önergelerinin Özeti

“Seçilen halktandır, seçen de halktan
Bir düzen ki kuvvet, alınır haktan
Ne baskıya teslim, ne kork tuzaktan
En güzel yönetim, demokrasidir

Özünde vardır hep, tercihe saygı
Seçilen – seçende, olamaz kaygı
Sandıklar hakemdir, denetçi yargı
En güzel denetim, demokrasidir

Bazen geniş gelir, bazen olur dar
Seçilen kalamaz, sonsuza kadar
Halka hesap verir, komplo kafadar
En güzel yönetim, demokrasidir

Millet iradesi, yansır meclise
Pabuç bırakılmaz, duman ve sise
Halk tavrını koyar, kötü gidişe
Çareyi üretim, demokrasidir

İnanç ve fikirler, güven altında
İstikrar hükümdar, vatan sathında
Millet vekaleti, meclis katında
Nesle emanetim, demokrasidir

Herkese tarifi, farklı olamaz
Hukuka saygısız, haklı olamaz
Koruyacak halktır, toplu olamaz
Yüce adaletim, demokrasidir

Yenik pehlivanlar, güreşe doymaz
Millet huzur ister, çatlak ses duymaz
Saraydaki hesap, sandığa uymaz
Geçerli kudretim, demokrasidir

Onu kutsal bir din, zannedenler var
Tekeline alıp, zaptedenler var
Kendince yontup da, hükmedenler var
En iyi gözetim, demokrasidir

Görüntü farklıysa, suçlu arayın
Hafıza yoklayın, fikir tarayın
Malkoç Ali diler, huzur bozmayın
Hukuki senedim, demokrasidir”

/ Ali Rıza Malkoç 02/07/2006 Bursa – Demokrasi şiirinden…

Türkiye’nin kuşkusuz tarihine damga vuracak olaylarından biri olan 2013-Gezi Parkı olayları, 2002 yılından beri 3 seçim üstüste kazanarak iktidarda olan Ak Parti’ye getirilen eleştiri dozunun da inanılmaz boyutta artmasına neden oldu. Gezi Parkı eylemleri, bir anlamda Eski Türkiye ve Yeni Türkiye olarak bir zihniyet ve gelecek ayrımının dile getirilmesine ve sosyolojik boyutta eylemlerine katılan ağırlıkla gençlerin, annelerin, sanatçıların, akademisyenlerin, eşcinsellerin, sendika ve taraftar gruplarının  temel isteği olan ifade, medya ve birey hak ve özgürlüklerine odaklanıldı. AK Parti iktidarının ise bu zorlu süreçte krizi oldukça kötü yönettiği bir çok iletişim ve siyaset uzmanı tarafından dile getirildi. Diğer yandan AK Parti hükümeti yetkililerinin de , Gezi eylemlerine katılanların da ortak noktası, Türkiye’nin AK Parti iktidarı süresince ilginç bir sorununa parmak basıyordu ve kuşkusuz bu iki tarafın hem fikir olması açısından da ilginçlik arzediyordu: Muhalefet Partilerinin etkin olamaması.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemlerine baktığımızda, Gezi eylemlerinden, 1993 Sivas Olaylarına, Reyhanlı saldırısından Dersim olaylarına, Kürt Sorunundan 12 Eylül Rejimi sorunlarına kadar neredeyse her negatif durumun faili olarak onlarca yıl iktidar olamayan CHP adres gösteriliyordu. Muhalefetin etkin olmaması sorunu, insanların gezi eylemlerinde sesini duyurmak isteğine sebep oldu ve Türkiye’nin bir çok iline yansıyacak şekilde eylemler günler boyunca yapıldı ve bilançosu bakarsak; 4 kişi öldü 60’ı ağır olmak üzere 8 bin kişi yaralandı, 11 kişi gözünü kaybetti, 103 kişi kafa travması geçirdi  ki bu bilançonun sonuçlarından biri olarak aralarında Yaşar Kemal gibi edebiyatçıların, İdil Biret gibi sanatçıların bulunduğu bir ilan olan “Kaygılıyız” ilanıyla, Türkiye Yayıncılar Birliği, Barolar Birliği, Türk Tabipler Birliği gibi kurumlarca hükümetin göstermiş olduğu yaklaşıma dair ağır eleştiri barındıran tepkiler dile getirildi.

Gezi Yazı: Başkaldırının 140 Vuruşu from hahtv on Vimeo.

Bir yandan Çözüm Süreci olarak adlandırılan AK Parti’nin Kürt sorununa çözüm olarak PKK ile beraber süreci yönetme tercihiyle gündemdeki sıcaklığını koruyan PKK ve Kürt sorunu, diğer yandan medya şirketlerinde kendi yöneticilerinin dahi itiraf ettiği sansür ve otosansür, başka bir yandan hukuk, adalet  sorunları ve Gezi Parkı eylemlerinin başlangıç sembolü olan ağaçların kesilmesi ve çevre katliamları hep sandıkla mecliste temsiliyet verilen muhalefetin, AK Parti iktidarına karşı bir varlık gösterememesinin bir çıktısı ve çaresizliği olarak insanların sokağa çıkarak yine demokratik bir talep olarak “hükümetin istifasını istemesine” sebep olmuştu.

TBMM Resmi Twitter Hesabı

Continue reading »