Bir araştırmacı grubu, sonunda Afyonkarahisar’ın Beyköy köyünde bulunan 3300 yıllık taş tabletleri çözdü ve de gizemli “Deniz İnsanları” hikayesine ve savaşan bir Truva Prensi’ne ulaştı. Böylece savaşan Truva Prensi’ni anlatan 3300 yıllık taş levhasının bulunmasından 139 yıl sonra deşifre edilmiş oldu.
Dailymail’de yer alan habere göre yazıt, Truva’dan Muksus adı verilen bir prensin başını çektiği bir askeri kampanya sonrası Mira adlı güçlü bir krallığın yükselişini anlatıyor.
Hikaye, günümüz bilim insanlarının konfederasyon olarak tanımladığı “Deniz İnsanları”nın Ortadoğu’daki şehirleri ve uygarlıkları harabeye çevirdiği zamanları anlatıyor. Bu askeri fetihlere katılan Mira krallığı ise bahsi geçen denizci grubun bir parçası görünüyor.
Kriptolojik simgelere göre, krallık Deniz İnsanları’nın istilalarında belirleyici bir role sahipti ve Doğu Akdeniz’de Bronz Çağı’nın sona ermesine yardımcı oldu.
Diğer yandan, bazı bilim insanları yazıtların sahte olabileceği konusunda endişelerini dile getiriyor. Çünkü levhanın orjinali, 19. yüzyılda yok edilmişti ve modern şifre çözümü, o sırada akademisyenler tarafından gündeme getirilen kopyalara dayanıyor.
DÜNYADA OKUYABİLEN SADECE 20 KİŞİ
Orjinali 29 metre uzunluğunda olan taş yazıt, bugün sadece bir avuç insan tarafından okunabilen Luvi dilinde yazıldı. Günümüzdeki bazı oluşturulan tahmini listelere göre ise sadece 20 akademisyenin antik Anadolu yazı sistemini okuyabildiği belirtiliyor.
Bağımsız Hollandalı dilbilimci Dr. Fred Woudhuizen, yazıtın keşfinden 139 yıl sonra diğer araştırmacı grubuyla birlikte metni çözümlemek için çalıştı. LiveScience adlı bilim temalı internet haber sitesi, araştırma sürecinde yer almayan birkaç akademisyene konuyu sorduğunda ise, araştırmacılar yazıtın sahte olabileceğine dair endişelerini dile getirdi.
Fakat, Dr. Woudhuizen ve arkadaşları, çok az insanın antik dili okuyabildiği için böyle uzun ve karmaşık bir halde sahtesinin yaratılmasının ‘imkansız olmasa da son derece zor’ olduğunu belirtiyor.
Yazıt, şu anda Türkiye’nin batısındaki Mira’yı ve Truva’yı kontrol altında tutan Kral Kupantakuruntas’ı anlatıyor. Bir Truva Prensi olan Prens Muksus ise, günümüzde İsrail’de bulunan Ashkelon’u fetheden ve orada bir kale inşa eden Mira adına bir deniz keşif gezisinde öncülük ediyor. Metin, aynı zamanda Kral Kupantakuruntas’ın Mira tahtındaki yükseliş döneminden de bahsediyor. Walmus adında bir Truva kralının devrilmesinden sonra Kupantakuruntas’ın babası Kral Mashuittas Truva’nın kontrolünü ele geçirmişti.
ORJİNAL YAZIT CAMİ YAPIMINDA KULLANILMIŞTI
Yazıtlara göre, Mashuittas, Walmus’u Mira’ya sadakati karşılığında Bronz Çağı şehrinin taht haklarını iade ediyor. Kupantakuruntas babası öldüğünde Mira’nın yeni kralı oluyor ancak hiçbir zaman Truva’nın resmi kralı olmadı. Kendisini metinde Truva’nın koruyucusu olarak tanımlarken,, kendisinden sonraki gelecek yöneticilerin Wilusa’yı (Truva için eski bir isim) büyük kral Mira gibi korumasını istiyor.
35 cm yükseliğindeki kireçtaşı frizi, Afyonkarahisar’ın 34 km uzaklığındaki Beyköy köyünde 1878 yılında bulundu ve Bronz Çağı’nın bilinen en uzun hiyeroglif yazıtı olma özelliğini taşıyor.
Yerel köylülerin çalışmaları sonrası ortaya çıkan eser, kısa bir süre sonra Fransız arkeolog Georges Perrot tarafında dikkatli bir şekilde kopyalanabildi. Bununla birlikte köylüler daha sonra taşları cami yapımında yapı malzemesi olarak kullandılar. 1950’den bu yana Türk ve Amerikalılardan oluşan uzman ekibin kurulmasıyla Luvi dilindeki hiyeroglifler okunabildi.
Ekip, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu koleksiyonuna giren bu ve diğer yazıtların tercüme edilmesi için çalıştı. Ekipte çalışan araştırmacıların tamamı 1985 yılında ölene kadar plakanın çevirisinin yayınlanması birkaç kez ertelenmişti. Yazıtların kopyaları, 2012 yılında ölen İngiliz tarih öncesi araştırmacısı James Melaart’ın evinde tekrar ortaya çıktı.
2017 Haziran’ına gelindiğinde, Mellaart’ın oğlu Alan bu eserin bir kısmını düzenlenmesi ve yayımlanması için Luwian Studies Vakfı başkanı İsviçreli jeoarkeolog Dr. Eberhard Zangger’e teslim etti.
Yazıtın akademik yayını ise Aralık 2017’de Hollanda Arkeoloji ve Tarih Kurumu Bildiriler kitabında yer alacak. Dr. Zangger’ın yanısıra Dr. Woudhuizen bir transkripsiyon, çeviri, detaylı yorum ve bulunun tarihi geçmişini sunacak.
Yazıt ve içeriğin bir özeti bu hafta Almanya’da yayımlanan Dr. Zangger’ın bir kitabında da yer buldu. Zangger’e göre, yazıt, Batı Anadolu’da Geç Bronz Çağı devleti olan Mira’nın Büyük Kralı Kupanta-Kurunta tarafından yaptırıldı.
DENİZ İNSANLARI KİMDİ?
Deniz İnsanları, M.Ö. 1200 ile 900 yılları arasında geç Bronz Çağı boyunca Doğu Akdeniz’in antik Mısır’a ve diğer bölgelerine saldıran gizemli bir denizci konfederasyondur.
Bu konsept, 19. y.y.’da yaratıldı ve hızla Mısır tarihinin en ünlü bölümlerinden biri oldu. Grubun menşei belirsiz olsa da bilim insanları, Batı Anadolu, Akdeniz adaları ve güney Avrupa’yı içeren yerlerden katılımların olduğunu öne sürüyorlar.
Arkeolojik yazıtlar bir göçü tarif etmemesine rağmen Deniz İnsanları’nın doğu Akdeniz’e yelken açtığına inanılıyor. Bronz Çağı sonra ermeden, süregelen yolculuklarında Anadolu, Suriye, Kıbrıs, Mısır ve başka yerleri istila ettiler.
Çeviri: Reha BAŞOĞUL