“Aynı günde dört mevsime şahit olmak gibi bir şey bu.
Önce özlüyor,
sonra ağlıyor,
akşamları kusuyor,
geceleri çok seviyorum”
/ Özdemir Asaf
Akbank Oda Orkestrası, 26 Ocak’ta Caddebostan Kültür Merkezi’nde, 27 Ocak’ta ise Cemal Reşit Rey konser salonunda, Şef Cem Mansur yönetiminde ve Kanadalı Lara St. John’un keman solosuyla okyanusların ve iki yüzyılın ayırdığı iki besteci Antonio Vivaldi’nin Venedik’i ile Astor Piazzolla’nın Buenos Aires’i, “Dört Mevsim”temasıyla bir araya getirdi.
Daha önce “Venedikliler/Venediksizliler” başlıklı konserinde Vivaldi’nin gitar konçertolarıyla Puccini’nin eserlerini birleştiren ve 1998’den beri Akbank Oda Orkestrası Şefliği’nde görevini sürdüren Cem Mansur, Offenbach’ın 126 yıllık duyulmayan operası “Whittington”u, Elgar’ın bitmemiş operası “The Spanish Lady”nin ilk seslendirişini yönetmesiyle de tanınıyor.
Lara St. John ise “Bach’ın keman konçertoları”yla iTunes’da klasik albümler kategorisinde 1 numaraya yükselen, ilk albümü “Bach’ın Solo Keman Eserleri” ile ünlenen ve 50 binin üzerinde bir satış rakamı yakalamış, 2 yaşından beri kemanla içiçe olan ve 1779 yapımı bir Guadagnini kemanı kullanan bir sanatçı.
Lara St. John’un yeni albümü olan “The Four Seasons”’ tanıtımı gayesiyle düzenlenen bu etkileyici konser öncesi, Cem Mansur, gecenin ruhuna uygun bir şekilde Vivaldi’nin dört mevsim eserlerini ve -tıpkı Beethoven’ın “Pastoral Senfonisi” gibi bir eseri üretmesine mazhar olmuş olduğu gibi- ilham alan Piazzolla’nın “dört mevsim” keman konçertolarının tango çeşitliliğine nasıl katkı yaptığının tarihini ve öykülerini anlatan bir sohbetle başladı.
Mansur, Venedik’in ilham verici barok kültürü içerisindeki kızıl papaz Vivaldi’nin kimsesiz bir şekilde, Piazzolla’nın felçle birlikte gelen ölümlerdeki trajik yalnızlık ve aşkın musikiyle dile gelmesinin çerçevesinde “Suyun Kıyısında Yaşam ve Ölüm” başlığına yer verdiklerine değindikten sonra, Vivaldi’nin Venedik’indeki yaz duygusunun mevsim itibariyle Piazzolla’nın Buenos Aires’inde kışın yaşanması itibariyle, programı aynı zamanda yaşanan bu iki mevsimin ve keman konçertosunun dostluğu ve zıtlığını ardarda sunarak yönetiyor.
İki sanatçının aynı dönemde yaşadığı bu zıt mevsim duygusunun arasına ise iki şehri birbirine bağlayan köprünün çimentosu ise Atlantik Okyanusu’nu geçerken ölen ve hafif eserler besteleyerek ünlenen Enrico Bossi’nin Goldoni İntermezzoları olan ve 18. yüzyıl tiyatro yazarı Goldoni’nin Venedik’ine göndermelerle dolu “Preludio e Minuetto” ve “Serenatina/Burlesca” eserleriyle oluşturulmuş.
Konserin ölüm teması ise Mansur’un, “klasik müzik bestesi 20. y.y.’la birlikte artık yapılamıyor” sernezinişlerine cevap şeklinde olduğunu düşündüğü bestelerinden bahseden Arjantinli Osvaldo Golijov’un , Piazzollla’nın ölümü üzerine bestelediği “Meleğin Ölümleri” ağıtıyla var ediliyor.
“Dört Mevsim” temasına gelirsek; küçüklüğünde bir motet dahi besteleyen ve Tanrı’ya müziği bahşettiği için şükreden Nietzsche’nin Vivaldi ve Bach’ı din duygusuyla yaptığı besteleri kabullenememesine karşın, nasıl Tristan operasını dinledikten sonra Wagner tutkusu başlamışsa, bir çok insan için, hattı zatında bir çok suçun engellenmesi için şehirlerde halka açık alanlarda kullanılan “Dört Mevsim” öyledir ki Nietzsche’nin müziğin coşkusunda aradığı “büyük yapı”nın, ironik bir şekilde Barok dönem içerisinde çok boyutlu müzik arayışlarının içerisinde Vivaldi ve Bach’ın önemli katkılarıyla oluştuğu söylenir. RV 552 A Majör konçertosundaki çembalo ve yaylılara karşı yankısıyla yakınlaşan ama sahnede olmayan tek kemanın katkısı buna bir örnek sayılabilir.
Kızıl Saçlı Papaz Vivaldi’nin, yaşamı boyunca hatrı sayılır bir sayı olan ve yaklaşık 230’u keman konçertosu olmak üzere, sonradan ortaya çıkanlarla birlikte 500 civarında konçertosu bulunduğunu dikkate alırsak, bu kadar üretken oluşu, Mansur’un da altını çizdiği gibi, siparişler üzerinden gelen ticari gelir motivasyonuna bağlanmaktadır. 19. y.y. içerisinde “Dört Mevsim” notalarının yanlarına notlar düşerek “burada kuşlar öter, burada ağaçlar çiçek açar” gibi neyi anlatmak istediğini açıklaması, muhakkak Nietzsche’nin hoşlanmadığı özelliklerden olsa da, bunlardan bihaber çoğu insan için ilham perilerini uyandırması, işin ticari boyutunun amaca hizmet ettiğini görmemiz açısından önemlidir.
Bu sırada duruma uygun bir parantez açmama sebep veren, George Sand’ın “Bir Yolcunun Mektupları”adlı eserinde, musikinin metafizik bir fikirden başka her şeyi ifade edebileceği hususunda Vivaldi’nin “Dört Mevsimi”nden ilham alarak Pastoral Senfoni’yi besteleyerek, Nietszche’nin doğa karşısındaki huzursuzluğunu huzuruyla karşılık vermiş Beethoven’ı destekleyen ifadeleridir:
“Tabiat sahnelerinin tarifi onda ideal renkler ve çizgiler bulur. Bu hatlar ne doğru ne de itinalıdır, fakat bu yüzden dolayı daha müphem ve daha güzel bir şiir taşır. Beethoven’ın ( Senfoni Pastoral) ı hayyale “resmin ve Engaddine yahut Misnie vadisinin ziyade neşeli menazırından tam bir dünya cenneti, ruhun arkasında bıraktığı ve yakınlaştıkça hiç durmadan açıldığını gördüğü hudutsuz ufuklar, fırtınanın kükrediği, kuşun öttüğü, boranın başladığı,coştuğu, sakinlediği, güneşin yağmuru yaprakların üzerinde içtiği, tarla kuşunun ıslak kanatlarını sıktığı, sıkışan kalbin açıldığı, bunalan göğsün genişlediği, fikrin ve vücutun canlandığı ve tabiatle karışıp tatlı bir rahata düştüğü sihirli ufuklar açmıyor mu?”
İstanbul’un canlı olarak 1988’de dinlediği, milongalara ve tangolara bandoneonuyla hayat veren konçertolarıyla Astor Piazzolla’nın Verano Porteno’su ise Vivaldi’nin dört mevsiminden esinlenmiş, Estaciones Portenas(Buenos Aires’te 4 Mevsim) adlı 4 bölümlük eserinin bir parçası olarak dikkatleri en çok çektiğini düşündüğüm eseri oldu. “Liman kenti” anlamıyla halk diline “porteno” olarak anılmış Buenos Aires’in de Vivaldi’nin Venedik’ine ağır bir tempoda yaşanması ancak kırsal havanın dışında tango formunun da eritildiği hissettiriliyor ki tango yaparken de keyif alınarak salonun etkin kullanımına olanak sağlayan keskin ritmiyle ve hüznüyle sevdiğim bir parça olarak kulaklarımın hızlı aşina olduğunu deneyimledim.
Vivaldi’nin ritornello formunu kullanarak oluşturduğu ve 1725 yılında yayımlanan, Opus 8 numaralı “Il cimento dell’armonia e dell’inventione”(Armoni ve buluşun denemesi” başlıklı, solo keman,yaylı çalgılar ve sürekli bas için yazılmış 12 adet konçertodan oluşan ilk dört konçertosu olan bu bestelerde sürekli değişen “solo”larda Lara St. John’un ve tutti” lerde içerisinde ise Mansur şefliğinde orkestranın bu pasajlara dahil olmasıyla kapalı alanlardaki akustiğe uygun bir şekilde Vivaldi’nin bir seneyi 4 mevsim içinde resmettiği bir anlatıyı tekrar dinlemiş olduk. Vivaldi’nin konçertolarında genelleştirebilecek bir özellik olan bölümler 3 e ayrılması ve hızlı allegro ve presto’lardan oluşan 1 ve 3. bölüm ve yavaş Largo veya adagio ile 2. bölüm, barok dönemin ana biçimlerinden biriydi.
Neredeyse 2 yüz yıl öncesinden Leonardo Da Vinci ‘ressamın gücü’nü şöyle tasvir etmişti:
” Resim her şeyin ve türün bir araya geldiği sanattır. Ressam, ona aşkı esinleyebilecek çapta güzellikler vermek istiyorsa, onları yeniden yaratacak yeteneğe sahipse ve ona korku veren ya da komik gelen, dahası, onu merhamete getiren garip şeyler görmek isterse, tüm bunların ustası ve tanrısıdır. Manzaralar, çöller, sıcak bir gündeki gölgeli ve esintili yerler yaratmak isterse, onları tuvaline aktarır; aynı şekilde, berbat bir havada soğuğun hükmettiği yerleri de. Vadiler, yüksek zirveli dağlar isterse ve etkisinde kaldığı,denizdeki ufuk çizgisini görmek isterse. Bir dağın zirvesini vadinin tabanından ya da bir vadi tabanını veya eteklerini bir dağın zirvesinden görmek isterse, bu esasen ressamın ruhunda, sonra da ellerinde mevcuttur. Ve böylesi bir erdeme sahip olanlar, günü geldiğinde, tıpkı gerçeklik gibi, bakışı tarafından çarpıtılmış oranların armonisini yaratırlar.”
Da Vinci’nin vurguladığı doğanın taklidiyle aslında kendisinin doğaüstü güzellikle bağdaştırıldığı bir an, mantık ve bilgiden çok öte duyularla algılanamayan bir bilginin kapısını aralanacağı idi. Bu hem inceleme, hem doğaya duyulan bağlılık ile teknik bir yeniliğe gereksinim duymaktadır. Gerek Vivaldi’nin gerekse Piazzolla’nın notalarla resmettiği doğa ise bu tasvire çok uygundur ve bu anlamda güçlü ressamlardır. Her ikisi de mevcut formlardan çıkarak “dört mevsim” gibi doğanın yeryüzündeki gücü ekinoks misali iz bırakacak şeklini müzik vasıtasıyla doğaüstü bir estetiğin peşinde koşmuşlardır. Tüm bunlarla iştigal ederek, kattıkları duyumlarüstü ilhamlara ve yeniliklere rağmen, hayatın nankörlüğün etkisinin feriştah kimsesizlik katkısı olsa gerek ki her ikisinin de trajik ölümünü öncesi yaşamlarını, gözleri oyulduğunda daha da güzel öten saka kuşlarıyla bağdaştırarak, Cemal Süreya’nın “Dört Mevsim” şiirindeki dileğiyle uğurlamak, başka bir deyişle diğer bir boyutta buluşmak adına selamlamak gerekiyor:
“bahar mezarına gömsünler sizi
yapraklar gibi buluştunuzdu
kokular gibi seviştinizdi
bahar mezarına gömsünler sizi
yaz mezarına gömsünler sizi
ilk kezmiş gibi buluştunuzdu
son kezmiş gibi seviştinizdi
yaz mezarına gömsünler sizi
güz mezarına gömsünler sizi
salkımlar gibi buluştunuzdu
ağular gibi seviştinizdi
güz mezarına gömsünler sizi
kış mezarına gömsünler sizi
sokaklar gibi buluştunuzdu
çarşılar gibi seviştinizdi
kış mezarına gömsünler sizi”
Vivaldi’nin Dört Mevsim’ini daha yakından incelemek isterseniz, konser notlarıyla birlikte, Vivaldi’nin yazdığı düşünülen soneleri de aşağıdan Paganini caprice’lerini yorumlamasıyla tanıdığım Alman keman sanatçısı Julia Fischer’dan dinlerken okuyabilirsiniz.
La Primavere(İlkbahar)- Op.8 No.1, Mi majör, Rv269
Eğlenceli bahar ve kır dansları bu konçertonun temelini oluşturmuştur. Tonalite, kemanın en parlak ve aydınlık tonalitesi olan Mi Majördür.
I. Allegro:
“Bahar geldi, kuşlar baharı neşeyle karşılıyor, sevimli şarkılarıyla kutluyor.
Zefir rüzgarı tarafından kucaklanan ırmaklar, tatlı bir mırıltıyla akmakta.
Gökyüzü kara bulutlarla kaplandı, şimşek ve gökgürültüsü seslerini duyuruyorlar
Ama ortalık tekrar sessizleşince, küçük kuşlar tekrardan şarkılarıyla havayı dolduruyorlar.”
* Zefir: batıdan esen ve rüzgarların en hafif ve nazik olanı olarak bilinir. Ayrıca meyve verdirten rüzgar olarak bilindiği için, aynı zamanda baharın habercisidir.
4/4’lük ölçüde ve “canlı ve çabuk” anlamına gelen Allegro temposundadır.Canlı ve neşeli bir tutti ile başlayan bölüm baharın zenginliğini tasvir ederken, ardından solo keman, tiz ve trilli(bir gamın iki ardışık notasının peşpeşe ve çok hızlı bir şekilde çalınması gerektiğini gösteren müzik terimi. Barok dönem konçertolarında sık sık kullanılmıştır.) ezgilerle kuş cıvıltıları canlandırır. Başlangıçtaki canlı tutti tekrar duyulur ve sonra yumuşak bir şekilde çalınan kemanların ağırlıkta olduğu bir tutti gelir. Yumuşak keman notaları nazikçe akan bir ırmağı tasvir eder. Daha sonra hava birden bozmaya başlar. Çok hızlı çalınan kalın notalar kara bulutlar ve gökgürültüsünü,arada duyulan kemanın hızlı oktav yükselişi kuvvetli rüzgarı, solo kemanla çok hızlı çalınan bölüm ise şimşekleri anlatır. Bu hızlı bölümün bitmesiyle bulutlar dağılır ve gök sessizleşir, kuş cıvıltıları ve baharın neşesi geri döner.
2.Largo
“Çiçeklerle kaplı çayır, yapraklı bitkileriyle hafifçe dalgalanıyor,
Keçi çobanı hafifçe kestiriyor, yanında sadık köpeği.”
¾’lük ölçüdeki ikinci bölüm, “çok yavaş ve çok yumuşak” anlamına gelen “Largo e pianissimo sempre” temposundadır. Huzur verici aynı zamanda içinde hafif melankolik bir hava taşıyan keman solosu, çayırın üzerinde uyuyan çobanı temsil eder. Ona kemanlar eşliğinde çayırdaki çiçeklerin mırıltıları ve viyololar eşliğinde sadık köpeğinin havlaması katılır.
III. Allegro
“Peri kızları ve çobanlar, gaydanın şenlikli sesisyle dans ediyorlar, sevgi içinde.
Yüzleri ilkbaharın parlaklığı ile parıldıyor.”
12/8’lik ölçüde “Allegro” bölüm, neşeli, pastoral bir kır dansıdır. 12/8’lik ölçü o dönemdeki kır danslarının belrigin bir özelliğidir. Neşeli ezgi araya giren tatlı keman soloları ile zenginleşir. Tonalite bir an parlaklığını yitirir ve Mi Minör’e döner ama bölüm yine neşeli bir ezgirle sona erer.
L’Estate(Yaz)- Op.8 No.2, Sol minör, Rv315
Ana tema boğucu sıcak ve fırtınadır. Çobanın ve sürüsünün sıcaktan bunalması ve yaklaşan fırtına nedeniyle çobanın endişe etmesi bu bölümün trajik bir anlatıma sahip olmasını gerektirir. Bu yüzden konçerto, barok dönemde “trajik mükemmelliğin tonalitesi” olarak bilinen Sol Minör tonunda yazılmıştır.
I. Allegro non molto
“Yakıcı yaz sıcağının altında, çoban zayıf düşer, sürü sıcaktan bunalır
Çam ağaçları sıcaktan aşırı derecede kurur.
Guguk kuşu sesini çıkarır, kumru ve saka kuşu bu harmoniye katılır.
Hafifçe esen zefir rüzgarı ile, birden beliren kuzey rüzgarı birbirleriyle yarışmaya başlar.
Çoban, şiddetli kuzey rüzgarından ve etkilerinden korkar ve ağlamaya başlar.”
Yaz’ın bu ilk bölümü ⅜’lik ölçüde ve “pek çabuk olmayan” anlamına gelen “Allegro non molto” tempodadır. Bölüm, temponun ve dinamiğin sürekli değişmesi özelliğinden “Dört Mevsim”in en ilgi çekici bölümlerden birisidir. Eser yavaş bir tempoda oldukça yumuşak bir tonda başlar. Sol Minör’ün melankolik havasını içinde barındıran başlangıç bölümü boğucu ve kavurucu sıcağı anlatır. Gukuk kuşu basla birlikte kendini duyurur, kumru ve saka kuşu ona keman soloları ile cevap verirler. Yumuşak ve ağır tempodaki bölüm bir anda tamamen değişir. Hızlı çalınan kemanlarla kendini gösteren zefir rüzgarı önce nazikçe esmeye başlar ama bir anda tüm orkestranın katılmasıyla bir fırtınaya dönüşür. Burada doruğa çıkan tempo bir anda yine başlangıçtaki yavaşlığa döner. Ancak bu sefer huzurlu bir havanın aksine gerilimli bir hava vardır. Yaklaşan fırtına yüzünden korkmakta olan ve sürüsü için endişe eden çoban, solo keman eşliğinde ağlamaya başlar. Yaklaşan fırtına aradaki hızlı çalınan tutti ile kendisini hatırlatır. Solo keman eşliğinde çobanın ağlaması bölümün sonuna kadar devam eder. En sonunda çok hızlı çalınan tutti, çobanın korkularını doğru çıkarmıştır. Fırtına tüm gücüyle yaklaşıyordur.
II. Adagio:
“Çobanın yorgun uzuvları huzur bulmuyor, şimşek ve gök gürültüsünün korkusu hakim.
Sinekler ve arılar öfkeli bir şekilde etrafında uçuyorlar.”
4/4’lük “yavaş” anlamına gelen “Adagio” bölüm, çobanın korkularını solo keman eşliğinde melankolik bir biçimde yansıtır. Araya giren kısa, basın hakim olduğu hızlı tuttiler ise çobanın çevresinde öfkeli bir şekilde uçuşan sinek ve arıları tasvir eder.
III. Presto:
“Çobanın korkuları doğru çıkmıştır.
Gök gürlemekte, şimşek çakmaktadır.
Yağan dolu ve şiddetli fırtına ürünlere zrar veriyor ve buğday başaklarını kırıyor.”
¾’lük ölçüdeki “çok hızlı” anlamına gelen “Presto” bölümde ise fırtına tüm gücüyle kopar. Sert rüzgarlar, yağan şiddetli dolu, zarar gören ürünler ve kırılan buğday başaklarının hepsi,birbiri ardına çok güçlü ve hızlı çalınan solo ve tuttilerin yarattığı atmosfer yardımıyla dinleyicinin gözünde canlanır.
L’Autunno(Sonbahar) – Op. 8 No.3 Fa Majör, Rv293
Yaz’daki gerilim, “Sonhahar” konçertosunda sona erer, çünkü köylüler fırtınayı atlatmış ve hasat zamanında bolca ürün almışlardır. Bunun sonucu olarak bu konçertonun genel havası neşelidir. Tonalite ise, neşeli ve doğayı betimleyen bir tonalite olan Fa majördür. Doğa ile ilgili eserlerde Fa majör sık sık kullanılır. Beethoven’ın “Pastoral Senfonisi”si de, doğayı anlattığı 6. senfonisinde, bu tonu kullanmıştır.
I. Allegro:
“Hasat zamanında bolca ürün alınmıştır, yöre halkı bu durumu şarkılar ve danslar ile kutlar.
Baküs’ün liköründen bol bol içilir, kutlama uyku ile son bulur.”
* Baküs: Antik Yunan’da Dionysos olarak bilinen şarap tanrısı
4/4’lük ölçüdeki “Allegro” bölüm oldukça canlı ve neşelidir. Bu neşeli hava, ürünü fırtınadan kurtaran ve bu sene bolca ürün alan köylülerin neşeli danslarını yansıtır. Araya giren keman soloları, sarhoş olan köylülerin kontrolsüz yürüyüşlerini yansıtır. Bu bölümdeki keman soloları sarhoşluğu betimlemesi için düzensiz bir yapıya sahiptir. Sürekli inip çıkan oktavlar, Fa majör gamın dışındaki bemol ve diyez sesler, ortyaa bölümün düzeninden biraz sapmış bir yapı çıkartır. Sonra bir anda, minör bir tona çok yavaş çalınan Largo bir bölüm başlar. Bu bölüm sarhoş olup da bir köşede sızan köylüleri tasvir eder. Bölüm en sonda tekrar baştaki temaya döner; ayık olanlar halen dans etmektedir.
II. Adagio:
“Danslar ve şarkılar tamamen bitmiştir.
Ilıman ve güzel hava herkesi tatlı bir uykuya davet eder.”
“Adagio” tempodaki 2. bölüm ¾’lük tempodadır ve oldukça ağır ve yumuşak çalınır. Bir önceki bölümdeki dans tamamen sona ermiştir ve sonbahar köylüleri tatlı bir uyguya davet eder. Sessizce çalınan kemanlar uyuyan köylüleri tasvir eder.
III. Allegro:
“Avcılar, şafak vaktiyle beraber ava çıkarlar.
Boruları, köpekleri ve silahları ile birlikte kaçan hayvanları kovalarlar.
Tüfek ve köpeklerin seslerinden ürken hayvanlar yaralanırlar.
Kaçmaya çalışırlar ama ölürler.”
⅜’lik “Allegro” bölüm, barok dönemdepek sık rastlanmayan oldukça ritmik bir ezgiyle başlar. Ezgi, şafak vaktinde avlanmaya giden avcıları anlatır. İlk solu keman pasajı avcıların borularını betimler. Tekrar duyulan ritmik ezgiden sonra, solo kemanın ön planda olduğu arada orkestranın girdiği oldukça hızlı çalınan bir bölüm başlar. Bu bölümde , solo kemanın çaldığı üçlemelerden(Üzerlerindeki “3” rakamı ile gösterilen üç notanın bir vuruş içinde çalınması gerektiğini belirten müzik işaretidir.) oluşan parti, avcılardan kaçan hayvanları, aray giren orkestranın çaldığı 32’lik notalardan oluşan parti ise köpek havlamalarını betimler. Bundan sonra bölüm, sona kadar, solo ve tuttilerin birbirlerine verdikleri cevaplarla devam eder. Tutti bölümler avcıların duygularını yansıtmaya devam ederken, solo keman kaçarken yaralanıp ölen hayvanları temsil eder.
L’ınverno(Kış) Op.8. No.4, FA minör, RV297
Son konçerto olan “Kış” genelde eserin en sistemli konçertosu olarak kabul edilir. “Sonbahar”daki neşeli hava, tonalitenin Fa minör’e dönmesiyle sona erer. Ancak “Yaz”daki gibi gerilimli bir hava yoktur. Soğuktan dolayı insanlar dışarıda titrerler ama aynı zamanda sıcak evlerinde rahattırlar.
I. Allegro non molto:
“Buz gibi dondurucu bir havada, donmuş haldeki karın üzerinde,
Buz gibi poyraz yüzünden insanlar güçlükle nefes alırken,
İnsanlar koşuyor ve ayaklarını sürekli bir tempoda yere vuruyorlar.
Bu sırada aşırı soğuk yüzünden dişleri takırdıyor.”
Birinci bölüm, 4/4’lük ölçüde “Allegro non molto” tempodadır. Bölüm, her ölçüde bir enstrümanın katıldığı, staccato(Notaların birbirlerine bağlanarak değil de, kesik kesik çalınması gerektiğini belirten müzik işareti. Notanın üzerinde bulunan bir nokta ile gösterilir. Notalar normal sürelerinden daha kısa çalınır ve diğer notayla aralarında keskin kesintiler bırakılır. Tersi ise, notaları birbirinden koparmanda akıcı bir şekilde çalmak anlamına gelen “legato”dur. ) notalardan oluşan yumuşak çalınan bir tutti ile başlar ve kışın dondurucu soğuğunu anlatır. Soğuktan dolayı insanın titremesi solo kemandaki triller ile berilir. Bu pasajdan sonra solo keman devreye girer ve çabuk çalınan sololarla dondurucu kış rüzgarını anlatır. İnsanların ayaklarını yere vurması, solo keman ve diğer enstrümanlardaki tekrar eden notalarla, dişlerin takırdaması ise solo kemanda kullanılan “double stop”(Telli çalgılarda, bir perdenin iki telinin birden kapatılıp, iki telin aynı anda çalınması tekniğidir. Örneğin yaylı çalgılarda, iki tel aynı parmakla kapatılır ve yay iki teli birden çalar. Çok sesli bir melodi yakalamak için modern müzikte de çok sık kullanılarak bir tekniktir.) tekniği ile anlatılır. Bu bölüm, dondurucu soğuğu anlatmasına rağmen, “Yaz”daki gibi gerilimli bir havada değildir.
II. Largo:
“İnsanlar şöminenin alevinin başında barış ve huzur içindedir,
Dışarıda ise hafifçe yağmur yağıyor.”
4/4’lük ölçüdeki “çok yavaş” anlamına gelen” Largo” tempodaki ikinci bölümü açıklayabilecek tek bir kelime vardır, o da “huzur”dur. Tüm eserin en güzel bölümü olarak kabul edilen bu bölümde solo keman, muhteşem bir ezgiyle şömine başındaki rahatı tasvir eder. Bu sırada, diğer enstrümanlar pizzicato(yaylı çalgıların yay ile değil de, parmaklarla çalınması tekniğidir. Arka planda hafif ve ritmik bir ton için sık sık kullanılır.) eşliğinde dışarıda hafifçe yağan yağmuru anlatır. Bu bölüm huzur anlatması için, sıcak bir ton olan Mi bemol majör yazılmıştır.
III. Allegro:
“İnsanlar, yavaş adımlarla buzun üzerinde yürüyorlar,
Düşmekten korktukları için nasıl yürüdüklerine dikkat ediyorlar.
Çabucak yürüyenler düşüyor, sonra kalkıyorlar, tekrar düşüyorlar,
Buz kırılana kadar devam ediyorlar.
Kapalı kapıların ardında, her türden rüzgarlar birbirleriyle yarışırlar,
İşte bu Kış’tır ama yine de neşelidir.”
Final bölümü ⅜’lik ölçüde ve “Allegro” tempodadır. İnsanlar yine dışardadır ve tonalite yine Fa minöre dönmüştür. Bölüm, buz üzerinde kayarak yürüyen insanları betimleyen bir keman solosu ile başlar. Solodan sonra, diğer enstrümanlar tuttiye başlarlar ama kararsızdırlar, çünkü buz üzerinde düşmekten korkarlar. Solo ve tutti pasajlar eşliğinde insanlar sürekli yeniden kalkarlar ve buz üzerinde yürümeye çalışırlar, ancak inici pasajlar eşliğinde tekrardan düşerler. Sonra yavaş ve yumuşak tonda başlayan tutti bizi tekrar eve şömine başına götürür. Çok çabuk ve güçlü çalınan görkemli finalde ise, dışarıda lodos, poyraz ve diğer tüm rüzgarlar birbirleriyle yarışıtlar ama biz sıcak evimizde ve güvendeyizdir. Bu final, aslında tüm konçertoyu özetler: Korkunç kışa rağmen, insanlar neşelidir ve huzur içindedir. “İşte bu Kış’tır ama yine de neşelidir.”
I’m often to blogging and i in actual fact respect your content material. The piece has truly peaks my interest. I’m going to bookmark your content material and preserve checking for brand new details. 368451
thanks for following my blog and feedback…