Işıklar yavaşça sönüyor
Hiç kimse yok,sadece siz ve ben
Hiçbir şey değişmemiş
Kalabalığın içinde yüzlerinizi görüyorum
Sanki hayatım boyunca
Her birinizi tanıyorum
Keşke bu gece sonsuza kadar sürse
Fakat gitme vakti
Güldüğünüzü görüyorum ve ağladığınızı
Hepimiz birimiz ve birimiz hepimiz için
Hiçbir şey değişmemiş
Şarkı söylemeniz daha yeni aklımdan geçti
Tepeden tırnağa ürpertti beni
Ne ihtişamlı bir gece
Bana kalsa sonsuza kadar sürebilirdi
Fakat gitme vakti
Milyon yılda sadece bir anım mı sizin?
Rüyaların gerçekleşmesi için
Milyon yılda bir an
Ben ölene kadar
Unutmayacağım bir an
Hayat denilen
Milyon yılda bir an
Otobüs dışarıda bekliyor
Tekrar yollara düşmek için
Hepinizi arkamda bırakıyorum
Bu gece başka bir rüyanın peşinden gideceğim
Ve siz evde olana kadar
Ben uzaklarda olacağım
Hiçbir şey sonsuza kadar sürmüyor
Gitme zamanı
Bir milyon yılda sadece bir anım mı sizin?
Rüyaların gerçekleşmesi için
Milyon yılda bir an
Ben ölene kadar
Unutmayacağım bir an
Hayat denilen
Milyon yılda bir an”
/Scorpions -A Moment In A Million Years-
40 yıllık kariyerlerinin son noktasında “Mammoth” adlı turnesiyle veda etmeye karar veren ve daha önce 1993’te İnönü Stadı’nda, 2008’de de Parkorman’da konser veren efsanevi Alman hard rock grubu Scorpions’un 2 Ekim’de gerçekleşen İstanbul Konseri, ses verdiği süreçteki kuşağın ikilemlerini , yoksunluklarını, acılarını ve neşelerini yaşamış kişiler için bir çok içsel zaferin ruhunu da tekrar hatırlattı.
Under the Same Sun, Humanity , Wind of Change , Alien Nation, Bad for Good, White Dove , Ryhtm of Love gibi şarkılarıyla Dünya Barışı ve sorunlarıyla ilgili söylemlerinden mütevellit “Soğuk Savaş” döneminde Rusya’da konser veren nadir Batılı gruplardan biri olma özelliğini de bu sayede elde etmişti.
Anılarıma başvurduğumda ise çok küçük yaşlarda olmama rağmen Rus sınırında kerpiç evlerinin payandalı pencereleri arasından sızan, köydeki öğretmenlerimizin diğer bir iş olarak atlarla harman günü buğday saplarının biçildiği sıralarda tanışılan, Suriye sınırında kaçakçıların ölüm haberlerini okurken radyodan yükselen, Ankara’da diyalize giren orta yaşlı bıyıklı hastanın yatağının ucunda kasetinde “walkman”inden şarkılarını mırıldandığı, 90’ların sonunda Ortaköy’de kuşların kaçışının arka fon oluşturduğu anlardan birinde, Turgut Uyar şiirlerini anımsatan baladlarında, Yıldız yokuşunun çimlerinde, Boris Yeltsin, Gorbaçov, George Bush , Turgut Özal ile ilgili mizahi öğelerin politik söylemlere kaçtığı eylemlerde gitar çalanların isyanında, Çekoslovakya’nın, Yugoslavya’nın dağılışında, KKTC’nin bağımsızlığı ilan edişinde veya Berlin Duvarı’nın yıkılışında yani “Dünya değişiyor” haberlerinin ve ilgili belgesellerin arka fonunda veya ilgili belgeselerde, çevre, çocuk sorunları ve açlıktan kaynaklanan ölümlerde Michael Jackson’ın “Heal The World”,”They Don’t Care About Us” ,”Earth Song” kadar kitlelerin paylaştığı ve bunlardan gayrı nice ayrılık ve flört dönemlerine eşlik eden şarkıların sahibiydi Scorpions.
Grubun kurucusu Rudolf Schenker ve vokalist Klaus Meine’nin 70’lerden bu yana gelen emeklerini de baz alırsak köklerini yayabilecek kadar hatrısayılır sayıda albüm mevcut olsa da, benim gözümde “Crazy World” ve Berlin Filarmoni Orkestrası işbirliğinin kattığı klasik müzik tınılarıyla harmanlanan “Moment Of Glory” albümlerinin yeri başkadır.
Tüm bu eskitilmiş düşünceleri de alarak Maçka Küçükçiftlik Park’taki konser, The Cranberries konserinden daha az ama yine de kalabalık bir kitlenin içinden bir çok 25 yaş altı seyirciye sahip olması açısından manidardı.
Konserin kimliği ise “Dustin in the Wind” gibi bir nihilist bir direnişi mi yoksa “Rock You like a Hurricane”’da olduğu gibi aktivist ve protest direnişi mi temsil edeceğinin cevabını, bu yıl çıkardıkları albümün adı olan şarkının 80 ruhunun direnişini devam ettirdikleri gösterir bir şekilde ortaya koydu: Sting in the tail
Grup üyelerinin her fırsatta bunun bir veda konseri olduğunu vurgulayan duygusal hareketleri ve seyircilerin kanını ısıtması için gösterdikleri fazladan efor dışında, gecenin veda konserine yakışan en tarihi anlardan biri yine davulcu James kottak’ın, “Kottak Attack” logosu eşliğinde, grubun albümlerinin geçmişini dev ekranda oynatılırken gerçekleşmiş olduğu imitasyonlardan uzak 10 dakikayı bulan davul şovuydu ki kaçıranların konser videolarından izlemesini tavsiye ederim.
Konser seyircisinin nispeten diğer konserlere nazaran daha aktif olduğunu görsem bile, genelde bu seneki konserlerde jenarasyonun ne kadar değiştiğini göstergelerini de almıyor değiliz. 70, 80 kuşağı ve hatta kısmen 90 kuşağı, 2000 ile 2005 arasındaki dönemi kapsayan süreçte konser performanslarındaki hareket, katılım ve kendinden geçme halleri çok daha etkin iken günümüz konserlerinde bu kadar imaj ve enformasyon çağının sadece internet üzerinden aktifleşmeyi anlayan gençliğin, görsel algılarının da bu “eski keyfe ve direnişe” adapte olamadığını görüyoruz. “Wind of Change”, “Still loving you”, “Holiday”, “Black out” gibi şarkılara seyirci tarafından eşliğin elbette fazla olduğu ve nihayetinde “rock you like a hurricane” ile konsere veda edildi.
Eminim ki Scorpions gibi veda etmiş veya edecek bir çok müzik şöleninin tarihi, siyasi, çevresel veya anarşist düzlemlerini anlayabilecek son kuşakta olarak kendimizi şanslı saysak da yeni değişimlere en adapte olabilecek yaşlı kuşak da 70 ve 80 kuşağı. Zira 90 ve sonrası kuşakta yaşanan ve şu an iPad gibi mobil teknolojilere adapte olan gençliğin yaşanan, hissedilen ve özlenen bu samimiyeti tuşlarda ve ekranda bulamayacakları gibi böyle bir hissin var olduğunu bilemeyecekler de. Bu açıdan bu konserin küçük yaş grubuna mensup kitlenin iştirak etmesi yine de olumlu anlamda önemlidir.
Aşağıdaki İstanbul’daki konser videolarıyla performanslarını görebileceğiniz Scorpions’a da yaşattıkları için kanımca “Humanity” ile veda etmek uygun düşecektir:
“İnsanlık
İnsanlık
Hoşçakal
Hoşçakal deme zamanı
Parti sona erdi
Kahkahaların ölüşü gibi
Bir melek ağlıyor…
İnsanlık
Deliliğine hoşçakal
Ruhunu kibirliliğini beslemek için sattın
Fantazilerin ve yalanların için…
Sen yağmurda bir damlasın
Sadece bir rakamsın isim değil
Ve onu görmezsin
Ona inanmazsın
Günün sonunda
Samanlıkta bir iğnesin
Onu imzaladın ve mühürledin
Artık onu devam ettirmek zorundasın
İnsanlık
İnsanlık
Yolunda kal
Hoşçakal, ödenecek bir bedel var
Senin oynadığın tüm bencilce oyunlar için
Senin meydana getirdiğin dünya
Gitti…
Koş ve saklan, gökyüzünde alevler var
İçerde kal
Su yükselecek ve seni dibe doğru çekecek
Gözlerinde zamanın sonuna dik dik bakıyorum
Hiç birşey bizi değiştiremez
Hiç kimse bizi kurtaramaz, kendimizden…”
Tarihi videolarından bir kaç seçki ise aşağıda:
O konserde olmak çok güzeldi. Yıllar sonra güzel hatıramı yaşadım tekrar. Teşekkür ederim.