Dikiş iğnesi
izlerinden kaçıyor
parmak çocuklar
***
El kadar akıl
düşer mum ışığında
ölümlü gözden
***
her ölüm yüzü
kanar dünya aklına
sana gülmeden…
***
şarap bitince
düştü gölün içine
ıslak saçları
***
gamlı bir fadiyez
perdesini yırtarsa
parlar dolunay
***
gölgesi sevda
denizi seyrediyor
yan yatmış ağaç
***
Tozun eksilir
Kemiksi Dolunaydan
gece seyrelir
***
Er geç yapılan
ölümsüz son tangolar
Dondurdu plağı
***
ışığı ergen
kuluçkadaki sanrı
soysuz evrende
***
terlemiş zafer
kurumadan sığınır
öven mezara
***
tüysüz gıptayla
bekler hazin dalgayı
martı kanadı
***
Kalpten uçmadan
Yargılanabilir mi
Hiç bir kelebek?
***
Yarım yumurta
boyanmadan dayanır
şişe ağzına
***
O kalabalık,
Balık sürüsüne asi
Rüzgar dalgası
***
Aşk’ı dikiyor
Müphem dudaklara
İğne ve İplik…
***
asılı kaldı
rüyasına düşünce
daldaki damla…
***
rakseden göğe
yankısıyla katışır
nefesten kubbe…
***
Yer öz el dirhem
Fer ıslak yağmur sersem
Düş sim söz merhem…
***
daha dakikti
engin körlükten beri
rastlantı hali
***
papatya falı
bakılmasından yorgun
kırmızı cam kalp
***
Deniz feneri
tek gözüyle seviyor
âmâ takayı…
***
Karadenizle
orman yağmur karışık,
K’aşık bağ’ışık
***
seri katildir
İnada bulanınca
Gurur ve Kibir
***
dil kemiğiyle
kırılıyor yanazlık
cemresi kaim
***
Martı yağmuru
Isıtıyor buseni
Aklımdaysan sen!
***
Soluk yıldızı
Şems’e düşmûş semada
ûflememişken
***
Kim bilir günü
nãrã gülü mü yoksa
Yãr bülbülü mü ?
***
Yardım musluğu
meşk vermez tadanlara
taşanlar kadar
***
İstanbul kime
karmaşık gelmemişse
kapısı zindan
***
Asla tutkusu
gri renkte titremedi
inanç zarında
***
Gün ışığının
busesi sızlatıyor
özlemi gölge