Eki 132007
 

Islıklar

 

kinimi gömdüm gölgeme 

çiçeklerle bezedim sevgilime.. 

göz nuru el emeği kanımı 

yunuslardan aldım kendime sattım… 

 

çarpık kulvarlardan sıkıldım artık 

boş duvarlardan bunaldı bu yanık 

bilebilseydim kendimi artık 

sorardım bu yunuslara nerede taç nerede azık? 

 

her darbe, damak tadı gibi 

her göz, kara kaplı defterim gibi 

bir bıldırcın ararsın sen ya 

ben onu öldürdüm görürsen söylet soyuma kandığın gibi… 

 

bozgun sesleri bunlar 

bozguncu dilberleri 

 

hülya seslerde 

ifşa eden benzerlerin… 

ne buhar göğsümü kanattı 

ne kapı eşiğindeki şehvetlerin 

 

tapınak sütunlarıma mı çizeyim seni 

karabatak yuvalarında mı vereyim elimi 

ne acı ne bal 

olmazdı dinginliğin eseri 

 

ah yunus yüzlüm 

ah inci dişlim 

ne üzdü seni de 

bitirdi bahçemdeki firüzeleri 

ne terbiye edildi de 

ıslıkların adı oldu cazibeli 

 

aşk bağından bir salkım almak için 

niye gerekir ki bir demet yasemin 

olsaydı ya bir su bir ekmek 

senin yüzünü güldürebilmek için 

 

özledim seni özledim tenini 

Ne mecusi anlar beni 

ne de okyanustaki ahali 

yunus yüzünü özledim belli

 

Reha Başoğul

If you enjoyed this post, please consider leaving a comment or subscribing to the RSS feed to have future articles delivered to your feed reader.

 Leave a Reply

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

(required)

(required)

Kapat