Islıklar
kinimi gömdüm gölgeme
çiçeklerle bezedim sevgilime..
göz nuru el emeği kanımı
yunuslardan aldım kendime sattım…
çarpık kulvarlardan sıkıldım artık
boş duvarlardan bunaldı bu yanık
bilebilseydim kendimi artık
sorardım bu yunuslara nerede taç nerede azık?
her darbe, damak tadı gibi
her göz, kara kaplı defterim gibi
bir bıldırcın ararsın sen ya
ben onu öldürdüm görürsen söylet soyuma kandığın gibi…
bozgun sesleri bunlar
bozguncu dilberleri
hülya seslerde
ifşa eden benzerlerin…
ne buhar göğsümü kanattı
ne kapı eşiğindeki şehvetlerin
tapınak sütunlarıma mı çizeyim seni
karabatak yuvalarında mı vereyim elimi
ne acı ne bal
olmazdı dinginliğin eseri
ah yunus yüzlüm
ah inci dişlim
ne üzdü seni de
bitirdi bahçemdeki firüzeleri
ne terbiye edildi de
ıslıkların adı oldu cazibeli
aşk bağından bir salkım almak için
niye gerekir ki bir demet yasemin
olsaydı ya bir su bir ekmek
senin yüzünü güldürebilmek için
özledim seni özledim tenini
Ne mecusi anlar beni
ne de okyanustaki ahali
yunus yüzünü özledim belli
Reha Başoğul