Eyl 232007
 

Yüzyılların bilimsel çalışmalarını bir araya getiren İngiliz Kimyacı John Dalton, çağımızın ünlü maddesinin kuramını koydu. Düşünceleri ise bildiğimiz kimyanın gerçek bir bilim gibi gelişmesine yardımcı oldu. Aynı zamanda önemli kimyasal bileşimlerin, elementlerin bir araya gelerek bileşikleri oluşturma biçimlerinin daha iyi anlaşılmasına yol açtı. Dalton’un en belirgin ana özellik olarak atom ağırlıkları üzerinde durması, temel kimyasal reaksiyonların ilk nicel tanımlarına yol açtı. İşte bu kadar derin ve yönlü çalışmalarıyla modern kimyanın dehası John Dalton…

Dalton’un hayatını incelediğimizde , oldukça dindar ve İngiltere’nin kuzeyinde tipik bir İngiliz kasabası Eaglesfield’da Quaker ailesinin bir üyesi olduğunu görüyoruz. Burada günlük hayatının en önemli iki öğesi din ve eğitimdi. Dalton, gerçek bir dahi olduğu için , 12 yaşlarındayken öğretmenlik yapabilcek duruma gelmişti. Çok zengin bir müzik aleti yapımcısı ve amatör hava gözlemcisi olan aile dostlarından birinin etkisinde kalarak meteorolojiyle yakından ilgileniyordu.

Continue reading »

Eyl 202007
 

Cinsel Aşkın Anatomisi

Helen Fisher’ın yine sansasyon yarattığı bilinen, cinselliği, sadece üreme ve nesli devam ettirme içgüdüsü olarak görmeden zevk alınması halinde bile kadının “seri monogamist”, erkeğin de poligam olduğunu genetik olarak kabullenmemiz gerektiğini, aşk denen şeyin biyolojik bir aktivite olduğunu söyleyen ve bunun üzerinde senelerce yaptığı araştırmaları, deneyleri ortaya koyan, sonunda da “aşk, cinselliğin ‘haz’ garantisidir'” diye bağlayan, bir tekeşliliğe karşı anarşist görüşler silsilesini içinde barındıran kitaptır.

Eyl 162007
 

Gülizar

 

seni senden geçirendir sevgilin 

beni bedenimden alandır sevincim 

harfleri sayılarla mı birleştirdin 

işte senin sevgilinin sevincidir bu zikrin 

 

korku değildir geri gelişimin sebebi 

muhabbete dalmasın aynadaki akisi 

su akar gibi yol dener seni 

aşk yoksa damlamaz gerisi 

 

meşgale ararsa sende veledin 

içine ulaşmasın çatık kaşlı cemalin 

versen ona bir kuş yeter veledin için 

yuva yapmayı unutma sakın kuş için 

 

mumların önü gibi ol ki yanmayı öğrenesin 

yan ki alevinin ne olduğunu bilesin 

duman gibi yükselsin nedenin 

karıştırma nedenini sakın kendin için 

 

kelebeklerle yaşa ki gör çelimsizi 

bil ki ilerde kanat çırpacak aşk delisi 

kimi zaman kozadaki böcek ol ki sussun emelin 

kimi zaman binbir rengi ol ki dönsün dilin 

 

hüzün ararsa yüzün, yüz gün ver kendine 

bulamamışsan teraziyi yüz gün bile hikaye 

sözünü gözünden sakla ki aksın elin 

elini kimseden saklama ki çalmasın çirkin 

 

bir gün gelecek fırtınaya sarılacaksın 

gün gelecek meltemlerde havalanacaksın 

her çeşmeye uygun bir musluk ol ki fırtına olasın 

Bir elbiseye sökük ol ki meltem olasın. 

 

her arayışta yeni bir deryaya açılır gemin. 

her gemiye yeni bir kaptan alır için 

her kaptan gibi yeni bir ufuk arar ilmin. 

her ufuk da başka bir senle bir olur gönül çizgin

 

Reha Başoğul

Eyl 142007
 

İçimdeki Damarda Tıkandım

 

herşey peygamberdevesinin kendini dişisine kurban etmediği bir dalı kırmasıyla başladı. 

Ve ardından yusufçuklar kaçırdı yumurtalarını bataklıklardan… 

 

Ardıç kuşlarına niye saldıramadı kartal o gün, 

niye sinemedi gelincikler çukurlarına 

bukelamunlar niye renk vermediler 

ve koalalar neden yaprak aramadılar gecenin soğuğunda? ? ? 

 

tanrının zekasını kıskanmışımdır hep 

çılgınca mı? 

kıskançlık ve tanrı… 

çözüm ne peki söyle, anlat hadi balarısı? 

 

‘çakıltaşlarının sevişmesiyle doğmuştum ben 

avlarım mağaramda hazırdı evlatlarıma 

bir kayadan akan kanla 

yayıldı zekanın sarmaşıkları yeryüzüne 

 

Deniz akrepleri sığ sulara saldırdı sonra 

medcezirlerle çoğaldılar toprakta 

telef oldu köpük kusan balıklar 

bir kere azmışlardı korkunç yaratıklar 

 

kömür suratlar az durmadı yerinde 

istilalar başgösterdi azgın sularda 

tüyler havalandı kadavra kokulu çağda 

kapandı yaralar bir süre de olsa 

 

zeka nefes aldı…. 

 

kafataslarını algıladı ışık yarımyamalak 

bela geliyordu usulcana 

çırpınarak 

korkusuzca… 

 

çenelerin donduğu bir yörede 

bir aile aldı eline çiviyi 

sürüyle bitti gösterileri 

sürüyle yüzüldü derileri…. 

 

killere boyandı alınlar 

boncuklar takıldı boyunlara 

izinsiz mideler kalktı ayağa 

çöpler birikti tepelerde buram buram 

 

ırk savaşçıları çalışmaya başladı 

ihtiraslar büyüttü gözbebeklerini, tıpkı bebek gibi 

silkinemedi zeka 

anlatamadı derdini bir türlü 

 

akınlar oldu bir sonraki gün 

çığlar düştü üstüne 

lavlar aktı yerine 

dayandı üşümedi, üşütmedi evlatlarını 

 

gece yol aldı 

sabah kalkamadı yerinden 

karanlık kilimlerle uçtular etrafa 

çocuklar ağladı beşiklerde 

 

heykeller uyandırdı sabahı 

neşeli çığlıklarla büyüdü ormanlar 

el işi görgüler kazandı yarını 

ama zekayı iyileştiremedi bir türlü 

 

ıslak bıyıklarla üstün geldi peçeler 

kalın ciltler hükmetti hayata 

ama bir çıra idi aradığı sonun 

küller düştü okyanuslara 

 

kolonilerce arı geldi bir araya 

sığırların kuyruklarında buluştular daima 

saklandı bilgiler gizli yerlere 

ayaklar bulamadı onu bir türlü 

 

çılgın heyacanlar ritm tuttular 

ateşler etrafında kaçırdılar nesilleri 

özlemediler berilerini 

düşünemediler gerisini 

 

ve zeka ayırdı onları 

izlediler birbirini 

ama birleşmedi türleri 

selim basiretler gırtlağa düğümlendi’ 

 

ıhlamurlarım kaynamıştı artık 

süzüldüm kartalların sırtında 

çömleklerim kurumadı ama güneşte 

özgürlük haykıramadı yerin dibinden 

 

zeka kayboldu yerinden….. 

 

Babil’deki dilimi arıyorum 

suskunluğun özünü 

izlerin bedelini 

tanrının dilini… 

 

şeytanı bile affettim. 

sansa da dost benle 

yalan mı kaldım onla bir ömürde 

yok oldu bağrıma basınca nedense 

 

kıskandım seni her zaman 

sayılarını göstermedin sakladın kaldın 

terli çarşaflarda görüntün gözlerime indi 

kuru toprakta ağırlığın bedenime bindi. 

 

çelişkilerini bile çözdüm 

ne kadar dost olduğunu 

sözlerinin beni çağırdığı 

içimdeki damarda tıkandım. 

 

Babil’de kaybettiğim dilimi özlüyorum 

suskunluğun özünü 

izlerin bedelini 

tanrının dilini…

 

Reha Başoğul

Eyl 122007
 

Döndüm Durdum

 

Bir gece baktım, bir rüya gözüktü gözüme 

bir ışık süzmesi, bir sayı ve bir kelime 

bana dedi, aşk için dön hadi! 

sonra yokoldu gitti 

ama neyin etrafında döneceğimi hiç söylemedi…. 

 

bir gece baktım, bir sikke gözüktü gözüme 

harcadık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir kitap gözüktü gözüme 

okuduk durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir yıldız gözüktü gözüme 

parladık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir mektep gözüktü gözüme 

öğrendik durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir alim gözüktü gözüme 

araştırdık durduk onunla tüm gece… 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir sayı kümesi gözüktü gözüme 

saydık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir bestekar gözüktü gözüme 

çaldık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir rahip gözüktü gözüme 

günah çıkardık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir ressam gözüktü gözüme 

boyadık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir totem gözüktü gözüme 

tapındık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir şair gözüktü gözüme 

yazdık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir pagan gözüktü gözüme 

korktuk durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir yalan gözüktü gözüme 

söyleyip durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir şeytan gözüktü gözüme 

kandırdık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir cengaver gözüktü gözüme 

savaştık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir neyzen gözüktü gözüme 

üfledik durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir sevgili gözüktü gözüme 

seviştik durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı…. 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir sarhoş gözüktü gözüme 

içtik durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir sufi gözüktü gözüme 

sevdik durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir anne gözüktü gözüme 

doğurduk durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir mecusi gözüktü gözüme 

yandık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir filozof gözüktü gözüme 

tartıştık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir dinsiz gözüktü gözüme 

inkar edip durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir yahudi gözüktü gözüme 

büyüledik durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir dost gözüktü gözüme 

sarıldık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir şaman gözüktü gözüme 

uçtuk durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir dağ gözüktü gözüme 

tırmandık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, ölüm gözüktü gözüme 

ağlaşıp durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir bebek gözüktü gözüme 

gülüştük durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir Müslim gözüktü gözüme 

secde edip durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir sır gözüktü gözüme 

gizlendik durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir doğulu gözüktü gözüme 

sustuk durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı…. 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir su gözüktü gözüme 

aktık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir ışık gözüktü gözüme 

aydınlattık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

 

bir gece baktım, bir boşluk gözüktü gözüme 

kaybolduk durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir terazi gözüktü gözüme 

dengelendik durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir çelişki gözüktü gözüme 

sorulduk durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, bir deli gözüktü gözüme 

çıldırdık durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, hepsi gözüktü gözüme 

ortalarına geçtim, döndü durdu onlar tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, hiçbiri gözükmedi gözüme 

aradım durdum onları tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevresine 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

bir gece baktım, içim gözüktü gözüme 

keşfettim durdum onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir çember çevreme 

ve döndüm durdum onun üstünde 

 

o gece baktım ki bir aşk gözüktü gözüme 

aşk eyledik durduk onunla tüm gece 

dedim aşk bu olmalı… 

çizdim bir aşk çevresine 

ve döner dururum hala aşkın üstünde

 

Reha Başoğul

Eyl 112007
 

Kökenleri Thomas Moore’un Ütopya’sından Platon’un Devlet’ine Charles Fourier’in Phalanstere’sinden Jean Jacques Rousseau’nun Emile’sine kadar aranabilecek, Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt” adlı eserinde ‘üstün insan’ olarak tanımlanmış ve Darwin menşeili Darwin’in kuzeninin kavramsallaştırdığı, Hitler ve Mussolini’nin yanında Churchill ve Roosevelt’in de bu düşüne aracılık ettiği Amerikan-Alman ortak yapımıyla kıvılcımlanan ve de bioetiğin gözde uğraşma konusu olan bilim altdalı… Amerikanın hispanik ve afroamerikan kaynamasına bakarsak, pek de iyi etüd edemedikleri ve ellerinde patlamış olduğu bir gerçek.. Bir çok hasta, o dönemde hastanelerde öldürülmekle beraber, bu yapay sağaltımdan başarıyla çıkanlar nazi subaylarıyla gerdeğe girmek zorundaydılar.. Günümüzdeki bir roman olarak tezahürünü okumak isterseniz Grange’ın “Kızıl Nehirler” tavsiye edilebilir.

Eyl 092007
 

Han Duvarları

İstanbul’dan hayatında ilk defa, savaş sonrası üç günlüğüne at arabasıyla yolculuğa çıkan Faruk Nafız Çamlıbel’in; Anadolu’nun o haliyle ilk teması objektif ve subjektif tasvir açısından önemli ve lirik bir şiirdir. Şiir anadolu coğrafyası, Anadolu insanı ve Çamlıbel’in kendisini anlatması babında ayrıştırılabilir. Aralarda vatan müdafaasının meçhul şairi Maraşlı Şeyhoğlu’nun koşmalarına yer verip, lirizm bütünlüğünden kayıp vermemesinin, ayrı bir güzellik yaratmışlığı mevcuttur. Gurbet duygusunun o sıralarda moda ve gelenek olmasıyla da bu havayı yansıtmaktan geri kalmayan ve etkileyici bir şekilde örgüleyen Çamlıbel’in, Ulukışla’dan Toroslar’a Eriyeş’ten Araplıbel’e kadar gezisi kronolojiktir, tıpkı ilk başta mart ayında başlayan yolculuğun, şiirde sarı hakimiyetini sunmasından daha sonra beyaza geçmesi ya da şiirin sabah ile akşam arasında yazmasıdır. Melankoli sarısı, ölüm beyazı, boşluğun karanlığı, Çamlıbel’in sembolizmadaki kullandığı han ve yol kavramıyla da pek örtüşmektedir. Manzum şeklinde hikayeleşen bu şiir, fotoğraf realizminin de iyi bir örneği olarak bizi etkilediğini düşünmekteyim. Nesrin sentimental şiir yapısını kullanan Çamlıbel’in bu ölümsüz şiiri, fikri değil, duyuyu ve duyguyu bize aşılar ve gram ideoloji ve didaktizme kaçmadan saracak şekilde yüzümüze nefes verişi vardır…

İşte o müthiş şiir:

Continue reading »