Kas 132011
 

Glenn Gloud Hakkında 32 Kısa Hikaye
“Eğer ömrümün geri kalan kısmını ıssız bir adada geçirmek zorunda kalsaydım,
o zaman zarfında dinleyeceğim ve çalacağım tek besteci Bach olabilirdi.’’

/ Glenn Gould

Eğer ki Bach bestelerinden oluşan bir müzeyi keşfetmek için oyunbaz bir çocuk kulağı seçmeniz gerekseydi, bu Glenn Gould’unkilerden başkası olamazdı. BBC Music tarafından Ağustos 2010 sayısında yapılan ve ilk sırada Rachmaninov’un yer aldığı “Dünyanın en iyi piyanisti” sıralamasında 17. sırada yer bulan Kanadalı piyanist Gould’un(25 Eylül 1932- 4 Ekim 1982) bu haklı ününde Bach’ın eserlerini ezber bozan tekniklerle ele almasının etkisi büyüktür. Hakkında şimdiye kadar bir çok belgesel çekilen ve kitap yazılan Gould için sinema alanında iki yapım öne çıkar: Biri, 2009 yapımı Michèle Hozer ve Peter Raymont’un beraber yönettiği belgesel olan “Genius Within: The Inner Life of Glenn Gould”, diğeri ise daha sonraları çektiği “The Red Violin”(Le violon rouge-1998), “Secret World Live”“Yo-Yo Ma Inspired by Bach-1997” filmlerinden bilineceği üzere müzik ile sinemayı birleştirme konusunda usta Kanadalı yönetmen François Girard’ın, Gould’un ölümünden 11 yıl sonra yani 1993 yılında çektiği “Glenn Gould hakkında Otuz İki Kısa film” (Thirty Two Short Films About Glenn Gould) sinema filmidir. Glenn Gould’un yetişkin halini Colm Feore’in canlandırdığı bu film, ona Toronto ve Sao Paolo film festivallerinden ödüllerle dönmesini sağlamıştır.

Glenn Gould  Fotoğraf: Genius Within: The Inner Life of Glenn Gould (2009) belgeselinden

Her iki filmin yapısal farkı olmakla birlikte, birinin belgesel olarak çekilmesi onu arşivlerin, yeni fotoğrafların, yeni videoların ilk kez seyirciyle buluştuğu, Gould’un kemancısının, kadınlarının konuştuğu kronolojik bir seyir tavrı işlenirken, François Girard’ınki bir solukta ve kendine has Gould’u yorumlamasıyla anlattığı 32 kısa filmden oluşmaktadır.  Tarih, muhakkak her iki yapımı da saygıyla anacak olsa da, yine aynı tarihin insanları, bu iki yapımdaki temel yapısal farklar olmasına rağmen, eleştirilerini Michèle Hozer ve Peter Raymont’un belgesel film yapım kurallarına bağlı kalmakla veya François Girard’ın filminde olduğu gibi bir dahiyi kendine has yorumlayarak hem kendini hem onu kendince farklılaştıran bir konuma yükseltme gayesini taşımasıyla ,hem övgüye hem yergiye sahip olan eleştirilere maruz bırakmışlardır, tıpkı Gould’un Bach’ı kendine has yorumlamasıyla ona karşı eleştirilerin karşıt iki görüşte toplandığı gibi…

Glenn Gloud - Genius Within: The Inner Life of Glenn Gould(2009) posteri

Girard’ın esin kaynağı da, Gould’un Bach’a olan düşkünlüğü ve yorumuyla onun en çok tanınmasına yardımcı olan Bach’ın 1741 yılında yayımladığı eseri “Goldberg Varyasyonları”dır. (Goldberg Variations – Goldberg Çeşitlemeleri olarak da bilinir). 32 kısa film, “Goldberg Varyasyonları”nın Aria’sı ile başlar ve Gould’un buzul çöllerinden durağan, yumuşak bir şekilde gelen yürüyüşünü konu alır ve 30 kısa filmin sonunda yine Aria ile bitecek şekilde, Gould’un aynı buzul çöllerinin içerisinde tekrar buzul çöllerine döndüğü yürüyüşü ile film sonlanır. Aradaki 30 kısa film ise Girard tarafından sırasıyla şöyle verilir: 2-) Simco Gölü(Lake Simcoe)/3-) 45 saniye ve bir iskemle(Forty-Five Seconds and a Chair) / 4-) Bruno Monsaingeon / 5-) Gould’un Gould ile Tanışması(Gould Meets Gould: text by Glenn Gould)/6-) Hamburg / 7-) Do minör varyasyonu( Variation in c minor) / 😎 Pratik(Practice) / 9-) Los Angeles konseri(The LA Concert)/ 10-) CD318 / 11-) Yehudi Menuhin(Yehudi Menuhin : violinist) /12-) Gould’a göre tutku(Passion According to Gould) / 13-) Opus 1 / 14-) Kesişen Yollar(Crossed Paths)/ 15-) Kamyon Durağı(Truck Stop) / 16-) Kuzey düşüncesi(The Idea of North: a radio documentary by Glenn Gould)/ 17-) Yalnızlık(Solitude)/ 18-) Cevapsız Sorular(Questions with No Answers)/ 19-) Bir Mektup(A Letter) / 20-) Gould McLaren ile karşılaşıyor(Gould Meets McLaren: animation by Norman McLaren) / 21-) İpucu(The Tip) / 22-) Kişisel İlan(Personal Ad) / 23- ) Haplar(Pills) / 24-) Margaret Pacsu(Margaret Pascu: friend) / 25-) Bir Günlük Günce( Diary of One Day) /26-) Wawa Oteli(Motel Wawa) / 27-) 49(Forty-Nine) / 28-) Jessie Greig(Jessie Grieg: cousin) /29-) Ayrılış(Leaving) ve 30-)Voyager başlıklarından oluşur.


Kendinden geçmiş bir şekilde mırıldandığı Bach yorumuyla
Gould’un Youtube’da milyonlarca kez izlenen videosu
-J.S.Bach’s Partita #2

Continue reading »

Haz 262010
 

Bir Şehir Hikayesi: Konstantiniyye - İstanbul- Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi - 18 Haziran 2010

Büyük Itrî’ye eskiler derler,
Bizim öz mûsıkîmizin pîri;
O kadar halkı sevkedip yer yer,
O şafak vaktinin cihangîri,
Nice bayramların sabâh erken,
Göğü, top sesleriyle gürlerken,
Söylemiş saltanatlı Tekbîr’i.

Tâ Budin’den Irâk’a, Mısr’a kadar,
Fethedilmiş uzak diyarlardan,
Vatan üstünde hür esen rüzgâr,
Ses götürmüş bütün baharlardan.
O dehâ öyle toplamış ki bizi,
Yedi yüz yıl süren hikâyemizi
Dinlemiş ihtiyar çınarlardan.

Mûsıkîsinde bir taraftan dîn,
Bir taraftan bütün hayât akmış;
Her taraftan, Boğaz, o şehrâyîn,
Mâvi Tunca’yla gür Fırât akmış.
Nice seslerle, gök ve yerlerimiz,
Hüznümüz, şevkimiz, zaferlerimiz,
Bize benzer o kâinât akmış.

Çok zaman dinledim Nevâ-Kâr’ı,
Bir terennüm ki hem geniş, hem şûh:
Dağılırken ‘Nevâ’nın esrârı,
Başlıyor şark ufuklarında vuzûh;
Mest olup sözlerinde her heceden,
Yola düşmüş, birer birer, geceden
Yürüyor fecre elli milyon rûh.

Kıskanıp gizlemiş kazâ ve kader
Belki binden ziyâde bestesini,
Bize mîrâsı kaldı yirmi eser.
‘Nât’ıdır en mehîbi, en derini.
Vâkıâ ney, kudüm gelince dile,
Hızlanan mevlevî semâıyle
Yedi kat arşa çıkmış ‘Âyîn’i.

O ki bir ihtişamlı dünyâya
Ses ve tel kudretiyle hâkimdi;
Âdetâ benziyor muammâya;
Ulemâmız da bilmiyor kimdi?
O eserler bugün defîne midir?
Ebediyyette bir hazîne midir?
Bir bilen var mı? Nerdeler şimdi?

Öyle bir mûsıkîyi örten ölüm,
Bir tesellî bırakmaz insanda.
Muhtemel görmüyor henüz gönlüm;
Çok saatler geçince hicranda,
Düşülür bir hayâle, zevk alınır:
Belki hâlâ o besteler çalınır,
Gemiler geçmiyen bir ummanda.”

/Yahya Kemal Beyatlı – “Itri” şiiri

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projeleri kapsamında İstanbul’un musiki ve tarihi yelpazesine en uygun düşen projelerden biri olan “Bir Şehir Hikayesi, Konstantiniyye–İstanbul” 18 Haziran 2010’da Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde gerçekleşti.

Etkinliğin çözüm ortaklıklarını Türkiye’de Deniz Özsezen (Proje Sahibi) ve Ülkem Özsezen (Proje Koordinatörü), Amerika’da Dr. Mehmet Ali Sanlıkol (Proje Müzik Direktörü), Dünya Organizasyonu (Boston), Prof. Dr. Robert Labaree, Prof.Dr. Thomas Zajac ve Nectarios Antoniou’nun oluşturduğu konserde ABD Boston’dan Schola Cantorum, Ensemble Trinitas, Dünya; İnce Saz-Fasıl-Anadolu Folk ve Arabesk topluluklarından 35 sanatçı yeraldı.

Etkinliğin Müzik Direktörlüğü’nü yapan Kompozitor/Multi Enstrumantalist/ Müzikolog Dr. Mehmet Ali Sanlıkol, aynı zamanda Bizans İlahileri, Sefarad Yahudileri’nin maftirim repertuarı, Ermeni besteciler, Klasik Türk Müziği ve tasavvufi müzikler hakkında bu disiplinlerden gelen müzisyenler ile eklektik çalışmalar yapan birisi.

Tüm hazırlıklar ışığında iki imparatorluğun başkenti olma özelliğine sahi İsanbul’un Bizans’tan , fetihe, Cumhuriyet’ten bugüne Ortadoğu, Doğu, Avrupa ve Balkanların bir çok bölgesinden akarak şehrin hafızasını her daim taşıdığı, kimi zaman ona bağımlılık derecesinde sahip çıktığı, askerlerin, tüccarların, diplomatların mirasıyla Osmanlı,Arap, Ermeni, Slav, Türk, Kürt, Rum, Yahudi veya Avrupalı’ların da sahip çıkacağı bir miras ortaya çıkmıştır.

Tüm bu nostaljik zenginliğin, sosyo kültürel toplum yapımızın bir çok farklı statü, katman, yaş, kültür barındırmasıyla Rum Ortodoks ilahileri, seküler Rum müzikleri, Haçlı şarkıları, Osmanlı merasim ve askeri bandolarının müzikleri, Osmanlı saray müzikleri, Tasavvuf merasim müzikleri, Türk Halk müzikleri, Sefarad Yahudilerinin şarkıları, Erme ve Türk’lerin şehir müzikleri ve nihayet protesto ve özlem dolu çağdaş popüler şehir müziklerine yer verilen bir konser dinledik.

Kronolojik sırayla gelen ve uzman görüşleri itibariyle melankolik bir davası olan İstanbul’un içinden çıkan bu konserin harika tanıtıcı kitapçığından da yararlanarak iki ana bölüm ve onların detaylarıyla tanımak ve anlatmak yerinde olacaktır:

Prolog:
Dr. Mehmet Ali Sanlıkol tarafından bestelenmiş “Byzantium “ şehrin antik Yunan döneminin bilinmeyen müzikal dünyasını soyut ve modern bir yaklaşımla trompetler, yaylı çalgılar, piyano, nekkareler ve kös kullanarak icra edilmiş. Kapanışına doğru ise iki borulu ve çift kamışlı bir enstruman olan “aulos” isimli antik Yunan enstrumanının temsilini dinledik.

I.Bölüm Konstantiniyye

“Efendim, Sana dert yandım;
Beni duy, ey Yarabbim!
Efendim, Sana dert yandım,
Benim dualarımın sesini duy”

/Petros Peloponesios – Kyrie ekekraksa pros se eisakouson mou(140. mezmur, 1-3)

İnanç özgürlüğünün sınırlandırıldığı yıllardan 313 yılında Roma İmparatoru Konstantin Milan fermanını yayımlayarak imparatorluk içerisinde yaşayan halkların dinlerini özgürce yaşama ve herhangi bir cezaya ya da ölüm cezasına çarptırılmadan inanışlarını açıklama haklarını tanıyarak Hristiyanlık dinine karşı yüzyıllar boyu devam eden ağır cezalandırmaları sona erdi. Konserde de Rum ortodoks kilise müziğine ait olan ilk seçki, bestecisi bilinmeyen Soson Kyrie ton laon sou(Kutsal Haçın yüceliği ilahisi), bu yeni dini inanışı onu sembolize eden haç ile temsil edilmiş. Daha sonra resmi din olarak kabul edilen Hristiyanlik bu dinin simgesi olarak haç yaşamın ölüme karşı olan gücünün sembolü olarak konumlır ve – Konstantin’in şehri Konstantiniyye olarak – kurulmasında rol oynar. O güne değin Orta Doğu ve Balkanlarda Hristiyanlık ana formu Ortodoks inancı olduğunu da düşünerek . Rum Ortodoks inancının Patrikhanesi ise İstanbul’da yer alması da ayrı bir önem taşır.

İçerisinde müzik enstrumanları barındırmayan Rum Ortodoks müziğinin sözlü aktarımı geçen onca sene içerisinde bir kayba uğramadığı belirtiliyor. Konserin bu bölümü için de Bizans döneminin Hristiyan toplumlarının geleneksel akşam dualarının temsili için akşam ayinlerinden(Vespers) iki seçki dinledik. Bunların ilki, Petros Peloponesios(c. 1730-1778) tarafından bestelenmiş(Mezmur dizesi olan) Kyrie ekekraksa pros se eisakousan mou’nun(Mezmur 140, 1-3) İstanbul’un Fener muhitinden (Patrikhanenin 1950’li ve 60’lı yıllarda baş mugannisi olmuş) archon Protopsaltis Thrasvoulos Stanitsas(1910-1987) tarafından keşfedilmiş bir uyarlama ve takiben Petros Bereketis(17-18.yy) tarafından bestelenmiş Douloi Kyrion, Alleluia(Mezmur 134,1-3) icra edildi.

Continue reading »

Nis 072009
 

spielzeugland2009 Oscar’larında En İyi Kısa Film ödülünü alarak daha da dikkat çeken, Nazi Almanya’sında Yahudi soykırımını konu alan nice çalışmadan biri olarak yönetmen Jochen Alexander Freydank’ın gözünden, piyano ve kemanı hissettiren müziklerinin de etkileyici olduğu,belgesel tadında  bir kısa filmi aşağıdan 2 bölüm halinde izleyebilirsiniz.