Mar 222007
 

Deniz kabuğum

 

Karanlıkları arıyorum Rodos’un derin delhizlerinde 

açılmamış bir deniz kabuğu saklıyor incisini 

mercan mercan döküyor gözlerini 

fersah fersah aşıyor kum denizlerini 

inim inim inliyor edepsiz nefesleri… 

 

Kaldır başını ey Rodos’lu! 

Kaldır ki görsünler içimizdeki deniz kabuğunu… 

soysuzluğuma, sorgusuzluğuma aç soluğunu 

sahipsizliğime, ölümsüzlüğüme saç onurunu… 

arsızlığıma, katıksızlığıma bırak tutkunu 

 

ve açıldı deniz kabuğu… 

 

kabuğun kaçırdı sakin ruhlarımı 

soluğun uyandırdı sessiz çığlıklarımı 

onurun araladı matem yarıklarımı 

tutkun aydınlattı zevk mağaralarımı 

 

söyle neden basit bir özveride istedin öbür yarımı 

söyle neden sormadın yaralı anılarımı 

söyle neden dilsizliğin sardı deli kanımı 

korkarım ki ebediyen cevapsız bırakacaksın sorularımı… 

 

karanlıktaki kürek mahkumu gibi 

koşulsuz gecelerde katettin içimi 

bezmedin, yenilmedin 

gözyaşlarımın üzerinde çektin küreklerini… 

 

büyülü renklerle öptük gözlerimizi 

masalsı ezgilerle kokladık ellerimizi 

benzersiz resimlerle boyadık bedenlerimizi 

kirli perdelerle seviştirdik hayallerimizi 

 

yoksa bu yüzden mi sevdim seni 

yoksa bu yüzden mi bencilliğim üredi? 

 

masumluğunu koymuştun oysa ki göğsümün kenarına 

derin düşler sokmuştun asırlık uykusuzluğuma 

çıplak sırtında acılarım akarken 

vahşi atlara bindin rüyalarında… 

 

hani dudaklarımız hiç ayrılmayacaktı 

bak işte bıçak gibi kesti şimdi onları zaman tanrısı… 

 

Şimdi dönüyorsun seni bulduğum deryaya 

kapatıyorsun kabuğunu soranlara 

tek bir odan vardı denizkabuğunda 

onu da biz doldurmuştuk ayışığıyla 

 

Ay yüzün ve uluyan kurdunla 

bir gün bir yerde karşılaşırsak 

Kaldır başını ey Rodos’lu 

Kaldır ki görsünler içimizdeki deniz kabuğunu…

 

Reha Başoğul