Mar 272009
 

 

whirling-dervish

Bilim-Teknik dergisindeki örneği daha önce görülmemiş manasız sansür mevzusunda da gündeme gelen evrimin mana ve önemine dair başka bir açıdan bakalım istedim: Mevlana’nın ‘ölmezlik’ bahsiyle incelenebilecek bir biyolojik tekamül, evrim(evolusyon) anlayış mevcuttur. Charles Darwin’den beş asır önce fikir açısından günümüze yaptığı göndermelerle de bir çok makalenin de konusu olmuştur. Şöyle ki; 

… ben de cansız varlıktan öldüm, biten, boy atıp, gelişen nebat(bitki) oldum, nebat’tan öldüm, hayvan şekliyle baş gösterdim. hayvanlıktan öldüm, insan oldum, artık ölüp azalmaktan, noksana düşmekten ne diye korkacakmışım? bir daha hamle edeyim de insanken öleyim; böylece de melekeler aleminde kol kanat çırpayım. melek olduktan sonra da ırmağa atlamak gerek. herşey yok olur-gider, ancak o’nun zatıdır kalan. bir kere daha melekken kurban olayım da o vehme gelmeden yok mu olayım? yok olurum yok olurum da erganon(bir çeşit saz manasında) gibi ‘gerçekten de biz, dönüp ona varanlarız’ derim“(Mesnevi, 111/3900, 3902-2907, Gölpınarlı tercümesinden) 

” ... mesela önce toprak ve cemaddın(cansız nesnen), seni bitki alemine getirdi; bitki aleminden(kan pıhtısı ve besleyici gıda olan) aleka ve mudga(kan pıhtısı ve çamur) alemine yolculuk ettin. buradan hayvanlık alemine, hayvanlıktan da insanlık alemine sefer ettin. bu gelip geçtiğin yollar, duraklar senin aklında, hayalinde yokken ve hangi yoldan nasıl geleceğini bilmezken, seni getirdiler. işte sen de apaçık görüyorsun ki geldin. böylece seni daha başka, türlü türlü alemlere de götürecekler...”(Mevlana, Fihimafih’ten, s.186) 

“... kur’anda: siz elbet bir halden bir hale geçeceksiniz. öyle ise onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?” [kur’an, sure 84, ayet 19-20)]buyurulmuş olduğu gibi bunu sana önce buyuran başka tabakalara inanman ve onları kabul etmen için gösterdi, yoksa hepsi bundan ibaret diye inkar etmen için değil”(Mevlana, Fihimafih’ten, sf:32) 

Mevlana’nın “faniliğin sorusu” hakkındaki bu mısraları bazı İslam filozoflarının düşündüğü gibi argümanlar tarafından ispat edilmemiş saf bir metafizik doğanın sorusu olarak değil, bir biyolojik evolusyon olarak öne sürülmüştür[Aijaz, M.K. Maswani, Islam’s Contribution to Zoology and Natural History, s.333) 

Mevlana’nın bu düşünceleri bir asırdan biraz daha fazla zaman sonra Meister Eckhart’ın kelime kelime Batı’ya öğrettikleridir.(Corbin, H. Creative Imagination in the Sufism of Ibn Arabi sf 348/ dn.71) 

… aynada bir habbecik(üzüm taneciği) gerçeği görseydi, ondan bir hayalden başka birşey kalmazdı. hatta hem hayalleri yok olur-giderdi, hem kendi bilgisi de bilgisizlikte yok olurdu. bilgisizliğinden şüphe yok ki benim, ben diyen bir başka bir bilgi baş gösterir, meydana çıkardı…“(Mesnevi’den 5-6/2260 Gölpınarlı tercümesinden) 

Bu sözler de adeta descartes’in “cogito teorisi’ni (bkz: cogito ergo sum) anlatmaktadır. şöyle ki “... düşünen varlık olarak varlığımı teşkil eden şeyin, hiç te cismim dediğim olmadığını pek iyi görüyorum. cismimden şüphe edince, kendimde de şüphe etmem gerekirdi. bu imkansızdır. zira var olduğuma tamamiyle eminim, öyle ki hiçbir şekilde şüphe edemeyecek derecede eminim…“(Descartes, tabiat ışığı ve hakikati arama s.30) 

Başka bir açıdan ise Sigmund freud’un varlık bilincine bağlılılığımızın duygusal motor sayesinde kuvvetler oluşu görüşünü ve Mevlana’daki yukarıda belirtildiği gibi ‘yok olur yine dönerim’ mantığındaki Enerjinin Korunum Kanunu’nu hatırlatmakta fayda var… Zihindeki mental olguların geçici olmadığını düşünen Freud savı gibi, Mevlana’nın metafiziksel alem gibi duran ama aynı kuantum fiziği- enerji yasalarını andıran yazınlarındaki bağlantı dikkate değerdir.

Şub 032009
 

İnsanoğluna henüz bir yenilik ya da alternatif tedavi sunmayan evrimsel psikoloji, evrimsel olarak gelişmiş modüller ve sinirsistemi sayesinde kendine malzame yaratır. Memelilerde, bilhassa primatlarda insanınkine çok benzeyen model alma tarzındaki öğrenme ön plana çıktığı için, insanda da model alma identification özgecilik olarak zuhur ettiği için; toplum tarafından reddedilen ya da onanan davranışlar sonucu moral, suç, cinsel sapma, rekabete dayalı şiddet, gösteriş, dışlanma, özenti, içebakış, maneviyat, gibi kavramsallaşan kalıpların ortaya çıkmasının doğal seleksiyona ve adaptasyona dayalı nedenleriyle evrimsel psikoloji, insandaki limbik sistem, hipotalamus, otonom sinir sistemi gibi zihinsel işlevde rol sahiplerinin sofistike gelişmişliğiyle sorunları ve çözümleri açıklamak ister.

Araya hızlı ve kendine iyi bir yer açarak giren kültürel evrim, burada genetik bozulmalarının toplumlara özgü bir eğilim olduğunun da üzerinde durur. insanın bencil gen hedefi, az enerji ile hedefine ulaşmak üzerine kurulduğu için, üreme şansını da arttıracağından, fiziksel ve toplumsal evreye adapte olabiliyorsanız, üreme şansınız da artacaktır. Ama x kişiyi bir zulu kabilesine koyduğunuzda üreme şansı daha da zayıflayabilir gerçeğini, evrimsel psikoloji tedavisinde ‘yöneltme’ olarak uygular ki bu da başlıbaşına üremede yöneylem konusudur. Hastalıkların nedenselliğine de bu açıdan değinirsek; örneğin depresyondasınız ve aslında siz kaybetmeye adapte olduğunuz sürece, hastalığı da zihinsel olarak yenebilirsiniz ve yine üreme şansın artar. Zira ayakta kalmış ve yeni şansı yaratmışınızdır demektir.