Ara 112015
 

kapak
“İyi bir grafik, bizi asla görmeyi beklemediğimizi görmeye zorlar”

/ John Tukey

Türkiye’deki ve Dünya’daki haber sitelerinin Twitter’da takipçi sayısı arttıkça , o haber sitesinin kullanıcılar tarafından paylaşım sayısı artıp artmadığı merak konusudur.  Sitelerin yüksek takipçi sayısına ulaşma isteği, pazarlama bütçeleri itibariyle yeni ve sadık kullanıcılara hedefli olurken, içinde reklam, takipçi satın alma,  fake takipçilere sahip olma gibi faktörlerler haricinde sunduğu içerik kalitesi de belirleyici olmaktadır. Bu araştırma Alexa ve Comscore’a göre en çok ziyaretçisi olan yurtiçinden 60, yurtdışından 53 haber sitesinin toplam 113 sitenin, bir etkileşim faktörü olarak kabul edilen kullanıcı tarafından tweetlerinde yer verilen o siteye ait link sayısı ile Twitter hesabındaki takipçi sayısı arasındaki ilişkinin araştırılması hedeflenmiştir. Continue reading »

May 212015
 

Reddedilen Muhalefet Önergeleri

Siyasi ve askeri dehası dışında birbirinden çok farklı alanlarda yaptığı öngörüleriyle de hayranlık uyandıran Mustafa Kemal Atatürk, Eskişehir-İzmit  konuşmalarında şöyle der:

“Milletler, egemenliklerini geçici bile olsa bırakacağı Meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile diktatörlük yapabilir. Ve bu diktatörlük bireysel diktatörlükten daha tehlikeli olabilir.” (1923, Kaynak Yayınları 1. Basım s.67)

Yine Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi gibi günümüzün pür mealine birebir uyan bu müthiş öngörü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 13 yılı aşkın AKP iktidarının da ülkeye kaybettirdiği olguları özetler niteliktedir. Atatürk, asıl tehlikenin bireysel diktatörlükten çok, meclis diktatörlüğünün tehlikesi olduğunu vurgulamıştır.

AKP’nin uzun yıllara yayılan iktidarı boyunca muhalefet partileri, muhalefet yapamadıkları nedeniyle sadece AKP tarafından değil halk tarafından suçlanmıştı. Stratejik vizyon ve kalkınma modeli sunmaması itibariyle, bu teşhisin kısmen haklılık payı da bulunmasına rağmen, halk muhalefet partilerinin meclisteki çırpınışlarından haberdar değildi. Bunun en önemli sebebi, artık uluslararası kuruluşlar ve AB ilerleme raporlarınca da sık vurgulanan muhalefete ana akım ve yandaş medya tarafından getirilen otosansür ve sansür uygulamaları idi. Gezi direnişi zamanına kadar bu şekilde süre gelen süreç, halkın muhalefeti beceriksiz görüp Taksim Gezi Parkı’nın mahkeme kararı aksini söylemesine rağmen, dinlemeyip Topçu Kışlası’na dönüştürülmek istemesine karşı bir isyandan, bir çok demokratik talebin buluştuğu Cumhuriyet tarihinin en temiz, özel ve orantısız zeka ekosistemiyle dolu demokratik isyanına dönüşmüştü. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP yöneticileri tarafından, Gezi eylemcilerinden, akademisyenlere, sivil toplum örgütlerinden, üniversite mezun derneklerine, inanç örgütlerinden, sanatçılara kadar verilen demokratik talepler ve mesajlar hiçe sayılmış ve onun yerine “çapulcular”,”vandallar” diye algı operasyonlarıyla hedef gösterilmişlerdi. Continue reading »

Tem 162014
 

 

Türkiye Seçim Analizi Verisi

Kendi Seçim Stratejilerinizi Oluşturmak için http://rehabasogul.com/secimittifak/strateji.html

“Milleti yüzyıllarca başkalarının hırslarına ve çıkarlarına oyuncak eden ve en büyük düşman bilgisizliktir.
 Milleti kendi bencilliğine sahip yapmayan, milleti yüzyıllarca kendini bilmez halde bulunduran hep bu
cahilliktir. Hükümdarların, şunun bulun milleti kul gibi, köle gibi kullanmaları, bütün vatanı kendi özel
malikaneleri gibi değerlendirmeleri hep milletin bilgisizliğinden yararlanmakla oluyordu. Gerçek kurtuluşu
istiyorsak, her şeyden önce bütün gücümüz, bütün hızımızla bu bilgisizliği ortadan kaldırmak zorundayız.
Burada cahilliği yalnızca okuma-yazma anlamında değerlendirmiyoruz. Üç buçuk-dört yıl önce kendisini
köleliğe ve ölüme boyun eğmesi ile ilgili hükümdarının verdiği buyruklara, yayımladığı fetvalara, gönderdiği
ordulara baş kaldırmakla bu cahilliği yırttığını ve bu bilgisizlikten sıyrıldığını gösterdi. Gerektir ki millet bir daha
o cahilliğe düşmesin. Hepimize düşen görev, kafaları bir daha böyle bir cahilliğe düşmemek için hazırlamaktır.
Bunu yapmak için ne akılca, ne mantıkça, ne de dince hiçbir engel söz konusu değildir.

Bu konuda başarımızı kolaylaştıracak çarelerin en başında insanları aydınlatma, onlara yol gösterme geliyor.”

/ Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Kaynak: Arı İnan, Düşünceleriyle Atatürk, Türk Tarih Kurumu Yayınları, XVI, dizi, sayı 43, s.522

30 Mart 2014 belediye seçimleriyle ilgili Yüksek Seçim Kurulu’nun gerek seçim hilesi denetimi gerekse SEÇSİS yazılımı kullanılması üzerine bir çok  makale yazıldı. Konunun “hile” üzerinden ele alınmasındaki en önemli nedenlerden biri, Gezi direnişiyle beraber, AKP hakkında bir çok hukuksuzluğun ortaya çıktığı  gibi seçim hileleri konusunda da ciddi iddialar ortaya çıktı. Türkiye’de ilk kez AKP’nin 2007’de oy oranını %34’ten %47 ye çıkardığı  senede, Türkiye Barolar Birliği’nin de detaylı anlattığı gibi SEÇSİS’in kullanılması ve operasyonun iktidar kontrolünde olan merkezden yürütülmesi, 30 Mart yerel seçimler sırasında 40 ilde aynı anda elektriklerin  kesilmesi ve Türkiye’deki seçim güvenliğinde öncelikli konu olan elektriğin sağlanamamasını “trafoya kedi girmesi” ile açıklayan AKP’li Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın (kendisi aynı zamanda Soma’daki madenlere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı  Faruk Çelik gibi noksansız olduğuna kanaat getiren raporlarda imza sahibi ve madenin açılışını yapan ve de yaşam odalarına red oyu veren AKP üyesi) trajikkomik  bir şekilde bir bahane üretmesiyle AKP’nin sandıklarda hile yaptığına dair haklı şüphelerin kamuoyunda oluşmasına neden oldu.

Seçimde  elektiriği kesilen iller

Bu şüphelerin dışında Stockholm Ekonomi Fakültesi öğretim üyesi Erik Meyersson, kendi blogunda istatistik biliminin yöntemlerini kullanarak, özellikle Ankara Büyükşehir Bld. başta olmak bir çok il ve ilçe üzerinden AKP’nin geçersiz oyların çok olduğu sandıklar üzerinden seçim hilesinin şüphesi doğuran iki ciddi makale yayınladı. ( Is Something Rotten In Ankara’s Mayoral Election? A Very Preliminary Statistical Analysis  / Trouble in Turkey’s Elections ) Geçersiz oylar eğitimsiz kitlenin çok olduğu  yerlerde olduğundan AKP’ye oy verenlerin aynı yerde olması hile olduğunu göstermez iddiası üzerine ise yeni bir açıklama daha geliyor. Konuyu takip eden Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden Prof. Dr. Cem Say bu süreci şöyle blogunda anlatıyor:

 “Meyersson Eren’in ileri sürdüğü tezi sınamak için bence çok akıllıca bir şey yapıyor. Kuşku yaratan “AKP üstünlüğü / geçersiz oy çokluğu” ilişkisini bu kez tüm Ankara’yı karışık olarak alarak değil, oy verme yerleri (mesela teker teker okullar) bazında inceliyor. Öyle ya, aynı okulda farklı sandıklarda oy veren insanlar arasındaki farkın Ankara’nın merkeziyle uzak bir köyünün seçmenleri arasındaki farktan daha az olması beklenir. İstatistik bilimi de böyle söylüyor. Varılan sonuç çarpıcı: Aynı okulda komşu sınıflardaki iki sandıktan hangisinde geçersiz oy oranı daha fazlaysa o sandıkta AKP üstünlüğü de ortalamada daha fazla çıkıyor! Bu merkezde de böyle, ücra yerlerde de. Ne ilginç değil mi? Sizde de geçersiz oy oranının seçmenlerden çok sandık görevlilerine bağlı olarak değiştiği, açıkçası kimi sandıklarda özellikle CHP oylarının geçersizleşiverdiği fikri uyanmıyor mu?  Meyersson sonra diyor ki: “Şayet CHP oylarını geçersizleştirerek hile yapacak kişiler varsa, seçimi gerçekten etkilemek için bu işi CHP’nin oy oranının daha çok olduğu yerlerde daha çok yapmak isteyeceklerdir.” Acaba veriler bu konuda ne diyor? Evet, tahmin ettiğiniz gibi. Ankara’nın CHP’ye daha çok oy veren ilçelerinde geçersiz oyların yukarıda anlattığımız manada CHP’ye zarar vermesi ilişkisi, CHP’ye az oy verenlerdekinden çok daha “şiddetli”. […]  Bu son bulgu kanımca burada ele alınan olguya “Eğitimli, zengin kişiler daha az geçersiz oy verirler, o yüzden onların az olduğu sandıklarda daha çok geçersiz oy çıkar” şeklinde “masum” bir açıklama getirme çabalarına son darbeyi vuruyor. Meyersson’un da vurguladığı gibi görülebilen tek açıklama şu: Nerede AKP’yle başka bir parti arasında çekişmeli bir yarış varsa orada o rakip partinin oyları geçersizleştirilmiş. AKP’nin gerçek oy oranının tartışmasız şekilde üstün olduğu illerde ise bu zahmete girilmemiş.

Seçim Hileleri Konusunda Twitter’da da bir çok vatandaş tarafından #secimhileleri hashtagiyle paylasilan ve https://twitter.com/secimhileleri1 adresinde paylaşılan usulsüzlükler, hanelerde orada yaşamayan kişi yerleştirme(son seçimde bizzat başıma gelmiş ve itiraz etmişimdir), aniden sokak isimlerini gereksizce değiştirme, fazladan basılan oy pusulaları, çöplerde bulunan oy pusulaları ve “evet” mührünün çalınması gibi ( http://hilelisecim2014.tumblr.com/ ve https://eksisozluk.com/30-mart-2014-yerel-secim-hileleri–4291385?day=2014-03-30 adresinde de yer verilen) bir çok vakanın olduğu ortamda varsayımsal olarak seçim hilesini yok farzederek, “Türkiye’de seçim ittifakları muhalefet partilerine ne kazandırırdı? ” sorusuna cevap aramak bu araştırmanın konusudur. YSK’nin açıkladığı sonuçların dışında kendi sitesinde veri analizi yapmaya mümkün olmayan veritabanı sistemi ve CHP’nin kendi seçim sisteminin nihai sonuç üzerinden güncellenmemesi nedeniyle 30 Mart seçimleri için CHA verileri kullanılarak/baz alınarak ve medya sitelerinden veri kontrol edilerek bazı sonuçlar ortaya çıkmıştır. Sonuçların açık veri olarak ele alınması ve kullanıcıların da kendi analizlerini yapabilmesi için http://rehabasogul.com/secimittifak/strateji.html adresinde veri ve harita görselleştirilmesi yapılmıştır. Sonuçlarım şöyledir: Continue reading »

Tem 032014
 

“Tabiatta bilirsiniz ki hiçbir şey yok olmaz, ne bir ses, ne bir söz, ne bir hareket.
Olduğu çağ ne kadar eski olursa olsun, bütün bu oluşlar o andaki gibi doğanın içindedir.
Bu dalgalanmada zaman ve mesafe kavramı söz konusu değildir.

Bugün dünyanın herhangi bir köşesinde söylenen bir sözü veya yansıyan hareketleri,
yine dünyanın herhangi bir köşesinde aynı anda işitmek, dinlemek, benimsemenin mümkün
olduğu gibi toplayıp tespit etmek imkanına elbette varılacaktır. Doğanın bugün sır dolu bilinmeyen
yönlerine de gireceği muhakkak  olan insan zekası, beklenilen gerçekleri ortaya koyacaktır. 
Çünkü tarih belgeleri, ilerideki keşifleri buna dayanacaktır. Her tarihi şahsın söylediği sözler
toplanabilecek ve böylece biz onları kendi seslerinden ve sözlerinden dinleyebileceğiz.”

/ Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Kaynak: Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıra ve Belgeler;
Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Edebiyat Yayınevi s.132

Twitter, bireysel paylaşımların dışında, sanatçıların, bilim insanlarının, yazarların, sporcuların, aydınların olduğu kadar siyaset arenasının da kitlelere kendini benimsetmek için ilgi odağı durumunda. Türkiye’de twitter kullanıcı sayısı gitgide artarken, diğer yandan kitleleri etkileme alanı olarak siyasetçilerin daha çok üzerine düştüğü bir alan haline geldi. 2013 Gezi direnişinde de gördüğümüz gibi sosyal medya üzerinden örgütlenmede Twitter baskın rol oynadı.  Bu rolün gitgide artmasındaki en önemli sebep, Türkiye’deki ana akım medyanın AKP tarafından sansürlenmesi ve medya yöneticilerinin iktidardan aldığı ihaleleriyle nedeniyle(bkz:  mulksuzlestirme.org) AKP aleyhine haberleri, bazen medya yöneticilerinin direktifleriyle otosansürle,  bazen ise #AloFatih ve #AloNermin vakalarında gördüğümüz gibi bizzat Başbakan titresine sahip AKP parti lideri Recep Tayyip Erdoğan tarafından engellenmesi ve hatta kendisinin sansür uyguladığını açıkça kabul etmesi gibi olaylar neticesinde kitlelerin  haberleşme ve ifade özgürlüğü için arayışını sosyal medyada özellikle  de Twitter’a yöneltmesine neden oldu. ( Twitter’daki bilgiler dışında açıkça yapılan sansür direktiflerinin metinsel dökümüne dair detaylı kitap için: Alo Fatih – Medyanın RTE ile İmtihanı). Yine kamusal yarar arz eden ve haber niteliği taşıdığı için tüm Dünya haber sitelerinde haber olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Soma halkı tarafından yuhalanması ve istifa et sesleri arasında markete sığındıktan sonra #Soma’daki bir vatandaşa tokat ve/veya yumruk atması ve müşaviri Yusuf Yerkel’ın yine Soma’daki bir madenciye yerde iken tekme atması  TRT, Anadolu Ajansı ve havuz medyası olarak tabir edilen ve çoğu haberi tekzip edilen veya yalan çıkan yandaş kanallar tarafından sansürlendiği gibi aynı haber kanallarında haber olarak  yer alan görevden alındığı bilgisinin de daha sonra doğru olmadığı ortaya çıktı.

Türkiye'De Twitter ve Youtube Yasak - Harita

Sansür’ün evrensel insanlık suçu olması dışında, Türkiye’de de anayasa itibariyle basının sansürlenmesinin suç olduğu(bkz: Anayasada ilgili madde: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/anayasa.maddeler?p3=28 ) ve yargılanması gerektiği açıkken ve AB’nin 11 yıldır Türkiye için açıkladığı ilerleme raporlarında ve nihai olarak 2014 yılında Türkiye’de basın özgürlüğünün açıkça olmadığını gösteren raporun (http://rsf.org/index2014/en-index2014.php)  muhatabı ülkemizde medya yönetimi, ekonomisi ve gelecek nesiller için yaratılacak bilgi ve istihdam imkanları da önemli ölçüde yara aldı. Türkiye son 10 yılda basın özgürlüğü sıralamasında 56 sıra geriledi. Twitter ise bu ortamda yine AKP hükümeti tarafından yasaklandı. Anayasa Mahkemesi ise AKP’nin bir çok uygulamasında olduğu gibi bunun da hukuksuz ve ifade özgürlüğü ihlali olarak yorumladı ve yasağı kaldırdı. Bu konuda kararı uygulayanlar yapılan hak ihlali konusunda tıpkı Gezi direnişinde ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalı iddianamesinde yer alan kişiler yargılanmadığı gibi bu kararı uygulayanlar da henüz yargılanmadı.

Meclis TV dahil bir çok alanda görülen sansürün(bir örnek için bkz: [1] ) ve otosansürün halihazırda büyük bir sorun olarak devam ettiği  Türkiye’de, siyasi liderler, kitlelerin ana akım medyadaki sansürle gerçek haberlerin bulunamadığı gerçeğiyle, Twitter’a haber kaynağı olarak yönelmesi üzerine siyasi mesajlarını seçmen kitlelerini etkilemek amacıyla Twitter’da da daha fazla karşılık almaya başladılar. Bu açıdan da siyasi liderlerin söylemlerinin medya, kamusal alanda “şeyleşen” tweetler,  kitle iletişim psikolojisi ve göstergebilimsel açısından değerlendirilmesine ve çözümlenmesine ihtiyaç olduğu açıktır.

Alman iletişim kuramcısı Jürgen Habermas,  iletişim toplum kuramında, toplumsal ve siyasal ekonomik yapıları iktidar ve toplum ilişkilerinde politikacıların ideolojik enformasyon çarpıtmalarına odaklanmıştır. Bir yandan siyasetin enformatik manipülasyonları mevcutken, diğer yandan kamusal cehaletin varoluşu ve siyasetçilerin halkı baskı, sansür, iftira, bürokrasi, tek tipleştiricilik ve polis devleti  yöntemleriyle elinde tutmak istemesi Habermas’ın eleştirel iletişim kuramının altyapısını hazırlar.  Ona göre demokratik siyaset, ille de bir partinin içinde olmayı gerektirmek veya sessiz kalarak değil, kolektif eleştiri süreçlerinden gelişecek olan rızanın zorunluluğuyla önem kazanır. (Türkiye’nin toplumsal kavrama, anlama ve analitik eleştirme yetilerine dair sıkıntısına dair durum tespiti ve Gezi direnişinde verilen mesajların analizi  için bu linke, yine Twitter’da vatandaşların AKP hükümetine #cevapver etiketiyle yaptığı eleştiriler için bu  linke bakabilirsiniz. )

Bu bağlamda, Türkiye’deki oy oranı en yüksek 3 siyasi liderin Twitter’da 2010 yılından beri attığı tweetlerdeki verdiği mesajların içerik çözümlemesi kısmi derecede bu makalede amaçlanmıştır. Siyasi liderlerin mesajlarını okuyan ve alıcısı olan biz okurların sorgulaması gereken bu tweetleri,  Habermas’ın evrensel edimbilim kuramı açısından baktığımızda anlamak adına şu dört evrensel geçerlik iddiasını hatırlatmakta fayda var.

” Konuşan anlaşılabilir bir ifade seçmelidir ki, konuşmacı ve dinleyici birbirlerini anlayabilsinler. Konuşanın doğru bir önermeyi iletme niyeti olmalıdır ki, dinleyen konuşanın bilgisini paylaşabilsin. Konuşanın niyetlerinin doğru olarak dile getirilmesini istemesi gerekir ki, dinleyen konuşanın sözüne inanabilsin.(ona itimat edebilsin) Nihayet, konuşan yerinde, haklı bir söz seçmelidir ki, dinleyen sözü kabul edebilsin ve konuşanla dinleyen kabul edilen bir normatif art yöre bakımından birbirleriyle mutabakata varabilsinler.”

Anlamak sadece dilin bilişsel kullanımıyla gelen önermelerde değil dilin etkileşimsel kullanımına(normatif bağlam) ve anlatımsal kullanımına(konuşanının güvenirliğiyle ilgili) dayanmakta olduğuna göre her verilen siyasi mesajın doğruluğu kendi önermesinin dışında, tıpkı aşağıda Recep Tayyip Erdoğan’ın farklı zamanlarda birbirleriyle tamamıyla zıt olan/çelişen beyanları da mevcutken, inanılırlık ve güvenirlik verilen önermenin yer verildiği mecra haricinde bir zaman serisi içinde, diğer mesajlarıyla uyuşup uyuşmadığıyla, davranışlarında yer verip vermediğiyle beraber incelemesi gerektirmektedir.

Ünlü göstergebilimcilerden Umberto Eco’nun, Peirce’dan sıkça alıntıladığı  gibi, “Her metin  sınırsız anlam üretir.” Bu araştırmada da yer verilen tweetler, sayısal veriler ve bağlam ilişkisinin akademisyenler ve araştırmacılar tarafından da bir çok farklı açıdan anlam üretebileceği göz önünde bulundurularak veriler bütünsel olarak açık veri olarak sunulmuştur.

Araştırma Konusu

Continue reading »

Ağu 212013
 

#cevapver Tweetlerinin Analizi

“Artık insanlık kavramı, vicdanlarımızı arıtmaya ve hislerimizi yüceleştirmeye yardım edecek kadar yükselmiştir…
İnsanları mutlu edeceğim diyen onları birbirine boğazlatmak insani olmayan ve son derece üzücü olan bir sistemdir.

İnsanları mutlu edecek tek vasıta, onları birbilerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek,
karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir.
Dünyanın barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması
ve başarılı olmasıyla mümkün olacaktır.”

/ Gazi Mustafa Kemal Atatürk

27 Mayıs 2013 gecesi saat 22:00’da Gezi Parkı’ndan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait  iş makinelerinin 5 ağacı sökmesiyle tepkilerin artarak büyümesine yol açan ve  Başbakan Erdoğan’ın mahkeme kararına rağmen “Ne yaparsanız yapın, Topçu Kışlasını yapacağız” açıklamaları ile bu protestoları önemsemeyen ve dinlememekle kalmayıp “3-5 ağaç” ve “3-5” çapulcu gibi söylemlerle protestocuları ve eylemin niteliğini küçümsemesiyle Gezi Parkı eylemleri olarak adlandırılan direnişin boyutunun ve çapının daha da büyümesine neden oldu.

AKP kanadı, bu eylemlerin başlangıç nedenini, -her otoriter rejimin başvurduğu gibi- paranoya yaratma stratejisine sığınarak saptırmayı tercih etse de, tarih, olayların başlangıcının ağaçların sökülmesi , Başbakan’ın üstten bakan ve “ayaklar baş olmaz” diyerek açıkça söylediği kibir içeren ve 30 Mayıs 2013 sabah 05:00’te bu hukuk ve demokrasi paydaşlığına itiraz eden bu tavrını protesto eden gençlerin çadırlarının – iktidara yakın medya tarafından eylemciler yaktı dense de görüntülerle de sabit ve daha sonra görevden alıp tekrar görevleri iade edilecek- zabıtalarca yakılması, 31 Mayıs 2013’te yine sabah 05:00’te TOMA ve gaz bombası ile müdahelenin ne Türk Hukuku, ne biber gazı yönetmeliği, ne AİHM, ne AB normlarına uygun olması gibi akıldan ve tarih sayfalarından silinmeyecek şekilde başladığını belgeledi.

Bu belgelere ve 31 Mayıs’ta İstanbul 6. İdare Mahkemesi tarafından Topçu Kışlası projesi durdurulmasına rağmen, Başbakan Erdoğan, kendi hatasını ve belediyenin hatasını kabullenmek yerine, olayları ideolojik olarak nitelendirip, gezi eylemcilerine karşı “evde %50’yi zor tutuyorum”, “ben de partimden 1 milyon insan toplamasını bilirim”, “her içki içen alkoliktir, ama AKP’liyse alkolik değildir” gibi  anlamsız ve trajikkomik ifadelere başvuran ve toplumun kutupsallaşmasına sebep olan bir yol izledi. İçişleri Bakanlığı , Başbakan Erdoğan’ın da itiraf ettiği “yanlışlık” olan orantısız şiddeti soruşturacağını belirtmesine rağmen, somut adım atılması bir yana, polis şiddeti daha da arttı ve biri polis 6 ölüm, 8041 yaralı, 11 kişide göz kaybı, 44’ü çocuk 1042 gözaltı ve 34.311 kişinin hak ihlaline maruz kaldığı gerekçesiyle İstanbul Barosu’na başvurduğu , orantısız ve bilinçsiz biber gazı kullanımı nedeniyle 8 köpek, 63 kedi, 1028 kuşun öldüğü tespit edilen bir bedel ortaya çıktı.

Continue reading »

Tem 282013
 

– Bu analiz, Dünya’daki tüm çıkar ve rant peşindeki siyasetlerden ötürü hakkaniyeti ve hatasını görüp de erdem gösterip istifa etmeyen  siyasetçiler ve sansür/otosansür uygulayan medya çalışanları nedeniyle yaşamını yitiren tüm insanlara, ağaçlara, hayvanlara, canı yananlara, evlat acısı dinmeyenlere, kardeş halklara, inanç özgürlüğüne, izinsiz gösteri hakkına, çoğulcu ve muhalefetteki parti sayısını bir gurur ve gelişme göstergesi sayan demokrasiye, özgür medyaya ve bilime ve de tertemiz fikri hür, vicdanı hür Gezi Ruhu’na adanmıştır.-

Somemto firmasının analiziyle 29 Mayıs- 4 Haziran 2013 tarihlerinde  atılan Tweetlerin ağırlıklarına göre kelime bulutu

Somemto firmasının analiziyle 29 Mayıs- 4 Haziran 2013 tarihlerinde atılan Tweetlerin ağırlıklarına göre kelime bulutu

“İlim ve özellikle sosyal bilimler dalındaki işlerde ben emir vermem.
Bu alanda isterim ki beni bilim adamları aydınlatsınlar.
Onun için siz kendi ilminize, irfanınıza güveniyorsanız,
bana söyleyiniz, sosyal ilimlerin güzel (yapıcı) yönlerini gösteriniz,
ben takip edeyim.”

/ Gazi Mustafa Kemal Atatürk

GİRİŞ
Gezi Parkı eylemlerinin miladı olarak anılan 27 Mayıs 2013 gecesi 22:00 sularında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iş makineleri ile Gezi Parkı’na girilip 5 ağacın yerinden sökülmesiyle kıvılcımlanan Gezi Parkı olayları, AKP kanadının “mesele Gezi Parkı değil, hala anlamadın mı?” ifadesiyle eylemleri karşılamasına neden oldu. Peki mesele gerçekten ne idi ve hala anlaşılmayan ne idi? İlerleyen günlere değinmeden önce, AKP’nin 11 yıllık iktidarının da etraflıca sorgulanmasına, eleştirilmesine ve eski defterlerin AKP kanadı dahil tekrar ortaya çıkarılmasıyla çözümlenmeye ve apaçık konuşulmaya ihtiyaç duyulan bir durum oluştu. İncelenmesi gereken ana sorular ise “’Mesele anlaşılmış mıydı, ‘Mesaj’ alınmış mıydı, alınabilir miydi? yoksa AKP mesajı görmezden gelmeyi ve oy kaybetmemek adına bu mesajın derinliği ve gerçekliği hakkında konuşmaktan kaçınma stratejisini mi tercih ediyordu?” üzerine yoğunlaştı.

7 Haziran 2013 günü Başbakan’ın konuşmasını aynı ifadelerle manşetlere taşıyan 7 Gazete’nin  Gezi’den yükselen demokratik talepleri ne kadar yansıttığı ve canlarını feda ettiği ise iktidar,sansür ve otosansür bağlamında ayrı bir inceleme konusu

7 Haziran 2013 günü Başbakan’ın konuşmasını aynı ifadelerle manşetlere taşıyan 7 gazetenin
Gezi’den yükselen demokratik talepleri ne kadar yansıttığı ve canlarını feda ettiği ise iktidar,sansür ve otosansür bağlamında ayrı bir inceleme konusu

 ANALİZ NEYİ İÇERİYOR?
1)  Tümdengelimle bakıldığında sondan başa AKP’nin irrasyonel düşünce sistematiğine yönelik fikirler.
2)  AKP iktidarının çoğunlukçu sisteminde, demokratik talepler ve hukuki haklar “%50” öne sürülerek engelleniyor ve inkar ediliyorsa, bir kişi ve azınlık olarak yola koyulan Hz. Muhammed’in verdiği mesajlar, AKP’nin %50 argümanı nedeniyle mesajın doğruluğunu geçersiz kılardı.
3)   Türkiye Gezi Parkı öncesine baktığımızda nitelik açısından nasıl bir toplum mesajı veriyordu?
a- Okumuyoruz, araştırmıyoruz…
b- Okuduğumuzu anlamada, dört işlemde ve analitik düşünmede toplum olarak sorunumuz var
c -Medyada Sansür,İfade Özgürlükleri Kısıtlandığından Toplum Sağlıklı Bilgi Alamıyor ve AKP döneminde daha da kötüye gidiyor
4)  Gezi Sürecinde Kimler Aktif Rol Oynadı ve Kimler Ne Mesaj Verdi?(Mesaj Veren-Mesaj İlişki Matrisi)
5)  Sosyal Medya’dan Gezi Parkı Mesajları Analizleri AKP Propagandalarının aksini gösteriyor
a- YNK Labs analizleri
b- Somento analizleri
c- Bumerang Blogger’larının Çevre Duyarlılığı
6)  Gezi öncesi ve sonrası en meşru demokratik talep olan muhalefet partilerinin mesajlarını AKP reddetti
7)  Gezi Parkı süresince bilimsel referanslara dayanmayan propagandayı tercih eden AKP, “orantısız zeka” karşısında entelektüel bir çöküş yaşadı
8)  Gezi Parkı’nın Bilançosu araştırmalarında AK Parti mal zararından ve Lira Kaybı’ndan, STK’lar ise cana gelen zarardan yana mesaj verdi
9)  Google arama trendlerine nasıl yansıdı?
10) Medya Ne kadar ve nasıl gördü?
11)  İnternet Medyasında Gezi Parkı etkisi nasıl oldu?
a- Sosyal Medya’da en çok Hürriyet yazarları Ahmet Hakan, Yılmaz Özdil, Ayşe Arman paylaşıldı.
b- En çok hangi sitelere girildi, sosyal medyada ne kadar trafik artışı yaşandı?
12)    Araştırma Şirketleri Doğru örneklemler tercihi ve kişi sayısıyla Gezi Parkı’nda yükselen mesajın AKP’ye iletilmesi için doğru soruları sordu mu?(Karşılaştırmalı Analiz)
13)  Sonuçlar
14)  Gezi Eylemlerinde Mesaj Verenlerin Listesi
15)  Kaynaklar

Continue reading »

May 022009
 

jiroskop

Jiroskobun ya da daha doğru tabirle cayroskop dendiğinde eksen çevresinde hızla dönen bir teker ile bu tekerin yerleştirdiği ve dönme eksenenin doğrultusunun kolaylıkla değişmesine olanak sağlayan bir çerçeveden oluşan bir aleti gözümüzde canlandırabilirsiniz. Jiroskobun içindeki tekerin dönme ekseni doğrultusunun aynı kalmasını sağlar; bu özellikten bir çok önemli uygulama alanında yararlanılıyor. Bir çok aşamalardan sonra çıkarılan 4 ve 3 boyutlu denklemleri de mevcut. Bu konuda jiroskobun büyülü dengesini izlemek için ise aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz:
 

Jiroskop gemi ve uçaklardaki pusula ve otopilot gibi çeşitli aygıtlarda, torpillerin dümen mekanizmalarında , büyük gemilerin yalpa giderici donanımlarında ve eylemsizlikle güdüm sistemlerinde kullanılıyor. Yani bir çok mekanik alette mevcut ve çok önemli bir sistem. Hatırlarsanız bir ara Hubble Uzay Teleskopu arızalanmıştı. İşte o sırada jiroskobunda yer problemi vardı ve bozulmuştu; tamiri de bayağı uzun sürmüştü. Uzayın dengesi ve Dünyanın seyri jiroskop bu kadar önemli. Eğlence sektöründe de oldukça önemli yeri var. NASA’nın çocuklar ve büyükler için hazırladığı aynı zamanda ülkemizde İTÜ ve Tübitak’ta da yer alan Uzay programlarında jiroskop mutlaka kullanılmaktadır.

gyroscope Continue reading »

Nis 172009
 

 

terminator-4

Alman matematikçi David Hilbert (1862-1943) ‘genel’ bir matematik probleminin çözümü için algoritmik bir yöntemin ilke olarak var olup olmadığı sorusunu ortaya koyar. Entscheidungs problem ya da hilbert problemi olarak bilinen problem budur: 

İyi tanımlanmış ‘tüm’ matematik problemlerini çözecek ‘mekanik’ bir yöntem var mıdır? 

 

Buna karşın, bir Turing Makinası’nın ‘mekanik’ olarak belirlenebilecek ‘her’ mantıksal veya matematiksel işlemi kapsayıp kapsamadığını da sorabiliriz. N. turing makinasını  tn ile gösterelim. p sayısının ikilik kodlamasını da tn(m) = p şeklinde gösterelim. Bu durum, tn , m sayısına uygulandığında p sayısını üretir demektir. Bu işlem algoritmik bir yöntemdirve evrensel turing makinasına (u) uygulanabilir. 

Continue reading »

Nis 132009
 

analyticalengine

Genel algoritma kavramının kesin bir şekilde belirlenmesi ve ortak tanımının yapılması Turing makinası kavramının ortaya çıkmasıyla mümkün olmuştur. Turing makinası kavramı, 1937 yılında İngiliz matematikçisi, şifre uzmanı ve bilgisayar bilimcisi Alan Mathison Turing (1912-1954) tarafından bulunmuştur. Alan Turing, Hilbert problemine çözüm getirebilmek amacıyla Turing makinasını ortaya koymuştur. Turing, insan beynini bir ‘makine’ gibi görüp, ‘makina’ kavramını tanımlamak amacıyla, işlevlerini temel öğelerine ayırmıştır. Böylece bir matematik problemi ile uğraşan matematikçinin eylemlerini, ‘mekanik yöntemler’ olarak belirlemiştir. 

Bir Turing makinası kuramsal bir makinadır. Bir fiziksel nesne değil, bir ‘soyut matematik’ ürünüdür. Öklid Algoritması’ nda sayılar ne kadar büyük olursa olsun algoritma yine sonlu komutlar dizisinden oluşur. Sayıların büyük olması yöntemin daha uzun bir zamanda cevap vermesini sağlayabilir. Ayrıca işlemlerin yapılabilmesi için daha fazla ‘müsvedde kağıdı’ gerekebilir. 

Continue reading »

Nis 122009
 

escher-self portrait

Dilimize Fransızca “perspectif”(bakış açısı)’ten gelen sözcüğün latince tabanı ‘per'(boydan boya), ‘specere’,’spect’ (gözlemek, bakmak) kelimelerinin birleşimiyle “perpektivus” “perspect”(boydan boya derinlemesine bakmak) olarak yer alıyor. Bu konuda derslerde verilen örnekler açısından en yetkin isimlerden İtalyan Carlo Crivelli’in “the annunciation” adlı resmi ya da Giorgio De Chirici resimlerinin bir çoğu olsa da, Alman ressam Albrecht Durer’in bu konudaki teknik kitapları ki perpektif için başlı başına kadrajı sağlayan ve gözü sabitleştiren bir makinası bile mevcuttu ve bu onun bilim arzusunun kanıtıdır ki bu anlamda teorik perspektifin endüstirileşmesine de olanak sağladı… (bkz: zograskop), (bkz: stereoskop)

Durer'in perspektif makinasıAlbrecht Durer’in nü tablolarında kullanılmak üzere geliştirdiği Perspektif Makinası

crivell2Carla Crivelli’nin “The Annunciation” adlı resmi

Diğer yandan perspektif kurallarını altüst eden Maurits Cornelis Escher’in “Convex and Concave”, “Waterfall”, “Ascending and Descending” gibi resimlerinde perspektifin olanaksızlığa da kapı açabildiğini görüyoruz, Tıpkı Salvadore Dali’nin “Crucifixion” adlı resminde üç boyutlu perspektiften dört boyutlu perspektife geçişinde görülebileceği gibi.

escher-ascending-and-descending-mediumEscher’in “Ascending and Descending” adlı eseri

dali_crucifixioSalvador Dali’nin “Crucifixion” adlı tablosu

Haritacılık içinde önemli olan perspektif bir yandan Batı’da boyut, sonsuzluk mesafe bilgisi olarak ele alınırken, Çin ve Japon sanatında “kuş bakışı” gözlemin ilke olarak edinildiği gözüküyor.

Bir çok mimari, 3d , 2d nesnelerin tasarımında kullanılan yazılımlar için gerekli olan perspektif bilgisinin ilk kaynaklarından biri mimari açıdan her ne kadar içgüdüsel hesaplamalarda olsa Antik Yunan’ın anıt mezarlarıdır. (bkz: parthenon). Daha sonra natüralizm etkisiyle işin içine rönesans mimarlarından Filippo Brunelleschei, Leon Battista Alberti ve ressam Piero Della Francesca ile perspektifin öncüsü olarak anılmasına sebebiyet verecek metodoloji sözkonusu olmuştur. Burada Arşimed’in ve Öklid Geometrisinin perspektife tutarlı kurallar getirmesi açısından önemi büyüktür. Zira, Leon Battista Alberti’nin 1435’teki “De Pictura” eserinde perspektifin geometri ve resim sanatını uygulayan bir yasal mimari yöntem olarak ele alması bu metodolojinin ilk sonuçlarıdır.

albertiAlberti’nin çalışmaları mimari perspektif anlayışa yeni bir yön verdi.

Rönesans döneminde matematikçiler cephesinde ise Fransız mimar ve geometri ustası bir matematikçi olan Girard Desarques”in “projektif geometri” kavramını ele alıp, temellendirmesinden ve sonrasında Hean Henri Lambert ve Gaspard Monge adlı matematikçilerin de bu temellerin kanıta dayalı ilişkilendirmelerini yapmadan yaklaşık 100 yıl öncesinde bir isim daha göze çarpar: İtalyan ressam, filozof, astronom Guidobaldo Del Monte’nin 1600 yılında yayınladığı “perspectivae libri vi” adlı eserinde getirdiği optik yanılma ve perspektif üzerine matematiksel tabanlı teorisidir.

davinci_drawingPerspektif ustası Leonardo Da Vinci’nin çizimlerinden biri

Perspektifin felsefeye etkisi ise; bilginin fenemonolojisine dair ve neokantçı görüşleriyle, ayrıca dil ve sembolik formlar felsefesi kitaplarından tanınan alman filozof Ernst Cassirer’in “Rönesans Felsefesinde Evren ve Birey” kitabında “Matematik, bir kavram ve estetik bir kategori olan orantı, araştırmacı ile yaratıcının, doğanın gizemlerini araştıran insanla, yaratıcı sanatçının buluştuğu noktadır.” diyerek perspektifin matematik temelleriyle sanattaki görüntüsüne kattığı gerçeklik ve estetik adına yüceltilmesi olarak yorumlanabilecek kadar önemlidir.

Nis 072009
 

 

Karl Popper'ın Üç Dünya Kuramı

Karl Popper’ın ‘üç dünya kuramı’ şöyle açıklanabilir: 

Popper üç dünya belirlemiştir:  Birinci dünya, doğal çevremizi oluşturan nesne ve olguları; İkinci dünya, insanın düşünme, bilgi edinme, değerlendirme, karar verme gibi öznel süreçleri; Üçüncü dünya ise insanın ikinci dünya’ da oluşturup açığa çıkardığı, giderek nesnel bir kimlik kazanan kültürel bir yapıt ve süreçleri kapsamaktadır. 

Popper’ a göre, ” kültür dünya’ sı ” dediği Üçüncü Dünya, zihinsel etkinliğin ürünüdür. öznel yaşamdan bağımsız nesnel bir yapıya sahiptir. Zihin dünyası da fiziksel dünya ile ilişkilidir. 

Bilim, sanat, felsefe, dil, din ile birlikte matematik de üçüncü dünya’ nın bir parçasıdır. matematiksel nesneler ve bu nesneler arasındaki ilişkiler Üçüncü Dünya’ ya aittir. 

Aristoteles, sayıları, doğaya dayalı soyutlamalar olarak açıklarken, Platon, sayıları, ‘idea’ dediği yetkin formlar olarak tanımlar. Platon’ a göre ‘nokta’, ‘üçgen’, ‘doğru’, ‘çember’ gibi matematiksel nesneler, gerçek fiziksel nesnelerin dünyası yönünden ancak yaklaşık olarak anlaşılabilirler. Öyle ki bu matematiksel nesneler, Platon’ un matematik kavramlarının ‘ideal dünyasında’ yer alırlar. 

Platon’ un dünyası somut nesnelerden değil, matematiksel nesnelerden oluşmuştur. gerçek dış dünyanın işlevleri, yalnızca kesin matematikle, yani platon’ un zeka yoluyla ulaşılabilen ideal dünyasıyla anlaşılabilir. 

Matematiksel doğruluk kavramında ‘mutlak’ ve ‘tanrı vergisi’ olan bir şey vardır. Matematiksel Platonizm’ in ilgi alanı budur. Herhangi bir formel sistemde ise matematiksel doğruluk kavramı ‘insan yapısı’ bir niteliğe sahiptir. 

Karl Popper’ ın Üçüncü dünya’ sına farklı bir yaklaşım Roger Penrose’da görülür. Penrose’ a göre Üçüncü Dünya “kültür dünyası” değil, “Platoncu varlıklar”, diğer bir deyişle ” mutlak matematiksel doğrular dünyasıdır “. 

Continue reading »

Mar 282009
 

bilincalti21.yy’ın ilk yıllarını yaşayan insanoğlu, tarih boyunca kendi yarattıkları ile kendi yaşamını zorlaştırmıştır. Silahlar, atom bombası, televizyon gibi teknolojiye bağlı yaratımlar dışında, milliyetçilik gibi bazı kavramlar da bu yaşamı zorlaştıranlar arasındadır. “İnsan” içinde olduğu savaş, iş yaşamı, sanat ve bunun gibi bir çok ortamda, bu yarattıklarına çeşitli sebeplerle bağlı kalmayı sürdürmüş, ancak yok etmek isteğini, isyanlarını yansıttığı ya da yeniden türettiği çeşitli konuların başında ya da sonunda hep karşısına çıkan ve onun tarafından yargılanacağını bildiği kavram ‘etik’ olmuştur. Hiç bir zaman kendisini neslini, haysiyetini, hayatını ve zamanını düşünmekten alıkoyamayan insan ırkı, kendi iç dünyasına çekilince bireysel etiğinin ona ne gibi kısıtlamalar getirdiğini, ne gibi kolaylıklar sağladığını düşünmekten kaçamaz. Kurumsal düzeyde ise, akademik ortamlarda yoğun bir şekilde tartışılan ve zaman zaman küçümsenen etik kavramı hakkında araştırmalar yapılmakta, kurumsal etik kodlarının kamuoyuna açıklanması gereği hissedilmektedir.
Ancak bu kurumsal çabalar, doğa, zaman, bilim, teknoloji, sanat alanında örneğin finansal kaynakların yöneticilerini samimiyetsiz bulmamızı, toplumsal geleceğe dair umutsuzluk duymamızı engellememektedir.

Bu umutsuzluğun sebebi ticaret ve etik arasında varolan gerilim midir? Kısaca, ticarette etiğin söz konusu olamayacağı varsayımı mıdır? Tüm bunları derinlemesine düşündüğümüzde, belki de modern çağda sıklıkla karşılaştığımız etik kavramının en büyük sorununun, düşünce çağının başlangıcının da sorunu olması da ilgi çekicidir. Zira etik kesinleşmiş bir tanıma sahip değildir. Etik kavramının kendisi tam da bir çıkar mücadelesi alanına dönüşmüş ve bu nedenle de etik kurallar belirlenmesi işi, içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir Etiğe ilginin canlanmasında çeşitli etkenler rol oynamıştır. Ne var ki, bugün moda olan, felsefenin daimi bilgisel bir alanı olarak etik değildir. Moda olan,“meslek etiği” denilen ilkelerdir. Bunların en eskileri bio-medikal etik veya bioetik ve basın etiğidir. Şu anda çeşitli meslekler ve hizmet alanları da, kendi etiklerini geliştirme çabası içerisindedir. ‘Etik’le ilgili bir diğer gelişme de, bütün kültürlere saygı talebinin ve postmodernizmin norm sorunlarına relativist yaklaşımının -”her şey olur” (any-thing goes) ilkesinin- yarattığı kargaşa karşısında, bazı çevrelerin “evrensel bir etik” veya “evrenselleştirilebilir bir etik” ya da “global bir etik” geliştirme girişimleridir. Etikle ilgili bu girişimlerde çeşitli epistemolojik karıştırmalar dikkat çekmektedir. Bu karıştırmalar da, etiğin, bugün gündeme getiren ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde geliştirilmesine engel olmaktadır. Continue reading »

Mar 272009
 

pictogram

Mantığın kendi içerisinde dilemmalara sahip olması nedeniyle oluşan çelişkilerle, göstergebilimin(semiyoloji) içerisinde de sorunlara gebe olmasıyla oluşan ve bunları çözümlemeyi amaç edinildiği ilişki türü olarak adlandırabiliriz.Göstergebilimin, sözdizim(sentaks) ve anlambilim(semantiks) gibi iki sistematiğin beraber bir araya getirdiği semboller lugatı olduğu için, bütün olarak bakıldığında mantıkla da ilişkisi olmadığı düşünülemez. Temel bakış açımız; sembollerin egemenliğine dayalı bir dil’in varlığı üzerine oluşturulan kuramsal yapılanmanın incelenmesidir. Bu da karşımıza, matematiği ve sembolik mantıği çıkartır.

Bunlardan birinci inceleme türü; dilin kuramsal çerçevesindeki iletişim biçimleri ve sembolleşmiş araçlar bütünüdür. Misal, mors alfabesi, kızılderililerin dumanla haberleşmeleri, trafik sinyalizasyonu ya da piktogramlar gibi.. Örneğin trafik ışığına bakıldığında kırmızı, yeşil, sarı ışık sürücüler için üç sembolden oluşan bir alfabedir. Buna da üst dil denmektedir. Tam da bu sırada modern mantık üst dil teorisiyle ilişkiye girer ki örneğin sözdizim sisteminde o dili konuşanlarca ve o dildeki gramer ve deyim yapısıyla biçimsel açıdan inceleme olanağı veren kurallar sistemi, diğer yandan anlambilimdeki dili ilgilendiren ve önermelerin ne olduğunu ortaya koyan yasalar diyebileceğimiz sistem. Continue reading »

Mar 242009
 

1770_thomas_gainsborough_the_blue_boy-wr400
Batı’nın resim tarihinde popüler kültürün bir parçası haline gelen bir kaç resim vardır. İngiliz sanatında bundan iki tane vardır.1821 senesinde çizilmiş olan bir manzara resmi. diğeri de bundan neredeyse 1 asır önce genç bir çocuk imgesinin resmedildiği “Mavi Çocuk” adlı portredir. Bu Thomas Gainsborough’undur. Gainsborough vatandaşı Reynolds’la birlikte 18.yy’ın en başarılı portre ressamıdır. İngiliz meslektaşıyla girdiği bir anlaşmazlık sonucu bu resmi çizdiği söylenir. Fakat Gainsborough’un esas tutkusu portre çizmek değildir. Ona en büyük huzur veren şey, manzara resmi çizmektir. Her iki alanda da kendini bir usta olarak kabul ettirmiştir.

Mar 162009
 

surfx3dscrn

Matematiksel Nesnelerin Varlık Sorunu 

—hakikat nesnellikle ilgilidir; iyilik kavramı ise hemen hemen nesneldir. bu kavramlara bakanın “beğeni”sine bağımlı olan ‘güzellik’ kavramı nesnel değildir.”/mortimer adler-six great ideas—

 Matematiksel nesneler ile fiziksel nesneler arasında bir fark var mıdır? Eğer varsa nasıl bir ayırım yapılabilir? Fiziksel nesneleri somut, matematiksel nesneleri soyut olarak nitelemek mümkün müdür? Matematiğin kapsadığı nesnelerin kaynağı nedir? Matematikçi bu nesneleri nasıl bulur? Bu tarz sorulara cevap veren görüşlerden en önemlileri ‘realizm’, ‘nominalizm’ ve ‘yapımcılık’ olarak belirlenebilir.

Continue reading »