Bir göz yanılması olayına da ismini vermiş alice harikalar diyarında’nın ünlü sırıtan kedisi… Hareket eden bir nesneyi takip eden bir gözün, o sırada hareket etmeyen bir başka nesnenin görüntüsünün bütününü ya da bir parçasını beynine iletmemesinden mütevellit, bizim ünlü kedi gibi yüzün silinip, sadece sırıtan dudakların kalması olayından esinlenerek literatüre girmiş göz çatışması olayı.
Mühendislik ve ince marangozluk işleriyle uğraşan Joseph Bramah, insan sağlığına, milyonlarca kentin ve kentlinin yararına yapılan en büyük katkıyı gerçekleştirmiştir. “Bramah helası ” olarak yaygınlaşan ilk kullanışlı tuvaleti bulan o olmuştur.
Bugün artık, açıkça şu nokta bilinmektedir: Helayla birlikte etkin, yeterli bir kanalizasyon düzeni, iyi suya pis suyun sızmasını önleme , dünyanın her yerinde yaşayan insanların sağlığı bakımından son derece gereklidir. Yüzyıllar boyunca Avrupalı kentliler, açık ve pislik dolu lağım çukurlarını , pis su kanallarını yaşamlarının bir parçası olarak kabul etmişlerdi. Varlıklı kişilerse, evlerini akarsuya yakın yerlere su üzerine yapmaya özen gösterir ya da evlerinin altına lağım çukurları kazdırırlardı. Bu çukurlar, belirli aralarla, bu işle uğraşan kişilerce boşaltılırdı.
Psikolojide ve haliyle Peyami Safa (bkz: şimşek), (bkz: yalnızız), (bkz: fatih harbiye), (bkz: bir tereddüdün romanı) romanlarında sık sık karşı karşıya kalınan durumlardan biridir. Aynı anda istenmeyen iki durumdan birini seçmek zorunda kalan birinin karşı karşıya kaldığı çatışma türü olarak kavramsallaşır. Örneğin; ameliyat olmanız lazım diyen doktorun hastayı bıraktığı durum böyledir.
Peyami Safa’nın iki dünya savaşı sonrasında oluşan ideolojilerin ve mutlakçı bir düşüncenin romanı olarak anılır. Ferid karakterinin özeleştirileri ve yaşadığı pansiyonun sahibi Vafi bey derken, tek içdünyasını analiz edebileceği Aziz bey ile olan dialogları derken bir bakmışın merhum Matmazel Noraliya’nın evindesin.. Ve o koltukta Ferid’in sanrıları başlar ve Matmazel nam- ı diğer Nuriye ile temasa metapsişik yollarla geçer…Ferid yalnızdır, çünkü ailesi tıpkı o dönemde okumuş bir çok aydın ve orta sınıf üzeri kimse gibi biyolojik benlerinin istekleri doğrultusunda yaşam hazlığındadırlar.Bir bencil anne ve babanın çocuğu olarak yalnızlığı pek normaldir. Köksüzlük hissi ile materyalizme olan bağlılığıyla, inançlı Vafi bey’in dialogları ki mevlevidir bu arkadaş, garip bir hal alır..Sonlara doğru kimilerine göre biraz sıkıcı hal alması, psikolojinin yoğunluğundadır kanımca.. Ve mutlakçı düşüncenin kıskacından kurtulan ve kendisiyle barışan Ferid hali pek haz vermeyebilir ama içsesin ferahlaması iyidir…Bütünleşilen Matmazel’le mesut bitap bir halde, bütün korkularını ve sanılarını bir kenara bırakır. Selma ve peygamberkaşlı Fatma ve çıplak üryan vakalarına yapılan Freud, Adler ve Jung göndermeleri de Safa’nın dönemin ve günümüzün iyi romancısı olduğunun altında yatan anlamlı bir nedendir.. .
Helio Gomes’un iletişimle ilgilenenlerin elinin altında devamlı bulunması gereken yararlı kitabı. İlk çağlardan günümüze, birçok filozof, bilim adamı ya da ünlünün söylemiş olduğu ders verici birçok kaliteli sözün derlenip katagorilendiği kitapta Gomes; ekonomi, pazarlar, iş hayatı ve ilgili başarı ve başarısızlıklar, müşteri memnuniyeti, verilen hizmet ya da yapılan üretimde kalite, iş hayatında motivasyon ve personelin eğitimi, sistemlerdeki eksiklikler, işyerlerindeki denetim, istatistik ve istatistiğe yönelik düşünebilme, iş hayatında rekaber edebilme ve takım çalışması gibi önemli konularda büyük bir kısmını uzun bir araştırma sonucu bulmuş ve hepsini bu kitapta derlemiş ve bu araştırma sırasında 113 tane farklı kaynağı karıştırararak, Arşimed’ in “eureka! buldum” sözünden tutun da Mobil Oil Company’nin “her problem için bir çözüm vardır; basit, harika ve yanlış” . sözlerini de içine alan bir seçkibilim örneği sergilemiş, kimi zaman işime www.quotes.com ‘dan çok yaramıştır.
Neriman’ın Fatih’te otururken, Batı özelliklerini taşıyan Harbiye kültürüne tav olup, yine Fatih’in muhafazakar yapısındaki Şinasi’ye gidip gelişleri ve bu yüzden kendi babası Faiz bey’in Şinasi’nin yanında olmasından kaynaklı ve Neriman’ın önünde bir Rus kızının, Harbiye ahlakı yüzünden hayalkırıklığına uğraması nedeniyle, bir aile, doğu-batı ve iç çatışma örneği Peyami Safa romanı…Zira Faiz bey, Fatih değerlerini tembel ve uyuşuk kedi, Harbiye değerlerini ise çalışkan ve uyanık bir köpek olarak alegorileştiren Neriman’a şöyle der ki bu da romanın da bahsigeçen çatışmalardan birini özetler niteliktedir:
“Kimi adam vardır ki, sabahtan akşama kadar oturur ve düşünür. onun bir hazine-i efkarı vardır, yani fikir cihetinden zengindir; Kimi adam vardır ki sabahtan akşama kadar ayak üstü çalışır, mesela bir rençber, fakat yaptığı iş dört tuğlayı üst üste koymaktan ibarettir. Evvelki insan tembel görünür velâkin çalışkandır; diğeri ise çalışkan görünür velakin yaptığı iş sudandır.Zira biri maneviyat ile, zihin gayretiyle yapılan iştir, öbürü vücut ve beden ile yapılan iştir. Maneviyat daima daha alidir, vücut sefildir. Yapılan işlerin farkı da bundandır.”
500 küsür sayfalık bu kitabı, kitapçıda elime aldığımda ilk dikkatimi çeken , “Fizik hakkında yazılmış en komik kitap” olarak nitelendirilmesiydi ve direk tahrik etti. Leon Lederman’ı da ciddi adamdır diye biliyoruz tabii. Tam zen öğrenme metodlarıyla anlatımlanmıştır diyerek kandım, iyi de etmişim. Argo dil yapısından tarihteki kişilerin deneylerine, leptonlardan görecelik kuramına bir çok kavram, belki de atom altı gibi bilinç altında bana hep gülümseyen suratları hatırlatmıştır. Leon Ledarman da nefis bir üslupla bunu başarmış biri, kuantum fiziği de bu kitabın temeli. Tarihteki Democritus’tan Bohr’a Carl Sagan’dan Newton’, atomun minicik boyutlarına bir çok evren sığdırmış insanların ilk başta hayali olarak görünebilecek ama aslında gerçeğin ta kendisiyle yüzleşeceğiniz harçları birer birer atacaktır beyninize… Democritus’la Ledarman’ınn çok keyifli bir sohbeti de vardır ki ansızın idrak ederse okurken hamaktan düşürebilir adamı..
Kanımca konusunda yazılmış en doyurucu kitaplardan biridir. Vakti zamanında Dna’nın moleküler yapısını keşfiyle nobeli de alan Ordinaryüs Profesör Francis Crick’in beyin davranışlarımızın, düşünce katarlarımızın dışında en can alıcı bölümlerden biri olan görmenin nasıl yaşandığına dair bir çok resimler, deneyler, beyin ve göz biyolojisi, gözün bilinçle olan ilişkisi gibi detaylandırması zor, yorucu olmayan ama yavaş yavaş hazmedilecek bilgilerin bulunduğu bir kitap. Özgür irade sorununu ise biraz yavan kalmış bir şekilde açıklasa da tam anlamıyla bilimsel bir kuramı ortaya koyacak kadar nitelikli,dizini,indeksi, kaynakçası gibi şeyleri tam, tatmin edici kitap…
Pulitzer ödülü de mevcut olan, konusunda büyük bir boşluğu dolduran, içindeki bağlantılarla ve örneğin alice harikalar diyarı gibi referans aktarmalarıyla, paradoks, nöroloji, algı eşikleri gibi konularda matematik, nlp, mantık temeli olmayanların kolay kolay sonunu ve başını getiremeyeceği, Douglas Hofstadter’in Kabalcı’dan çıkan, konusundaki en yetkin ve en kalın referans kitabı, hatta ebedi gökçe belik!
Bir çok romandaki (bkz: Tahsin Yücel’in Kumru ile Kumru romanı) ve filmdeki (bkz: the devil wears prada filmi) karakterin özelliklerinde karşımıza çıkan, dürtüsel olarak bireyin satın alma davranışını denetleyememesi ve delice alışveriş yağması olarak tanımlanabilecek psikolojik hastalık. Bu hastalığın kadınlarda daha fazla görülme sebebi ise duygularının esiri olma eğiliminin fazla olmasından kaynaklanmaktadır.Kkadın, ayakkabı, çanta, elbise, mücevher vs lerde kendi yetersizliğini gidererek egosunu yüksek tutmak ister, Erkek ise yine aynı sebepten teknolojik ve büyük beyaz eşyalara yönelir. Ne anlıyoruz bundan; kadın kendi duygusal yönlerini ve zayıflığını kapatmaya, erkek ise bağımsızlıkla ve hareket alanını genişletici şeylerle tatmin olur.
Son Nefes
Düşündüm ki;
insan son nefesinde
neleri doldurur içine
ve çeker
bitmesini istemezcesine.
düşünsenize
son nefes
son an
son düşünce bu
o son nefeste
Düşündüm ki;
insan son nefesinde
yalnızca aşklarını çeker içine
düşünsenize
aşık olduğu zamanlarda
düşünmüşlerse
hangi aşkı ölümsüz
hissetmişlerse
bitmesini istemezcesine
onları düşünürler
o son nefeste
Düşündüm ki;
bu konuda da hiç yazmamış şairlerde
bulamadım son nefeslerini hiçbir dizede
düşünsenize
her anı anlatmak için düşünüp
şiire aşık oluyorlar
bitmesini istemezcesine
son nefese gelince
hiçbirşey yazmadan
kaçıp gidiyorlar
o son nefeste
Düşündüm ki;
zeka bu yüzden verilir
Ve hisler
en derin nefesini alır
bitmesini istemezcesine
o son nefeste
Düşündüm ki;
aklımı düşününce nefesimi
nefesimi düşününce aklımı kaçırıyorum
ben çok düşündüm dostlar
son nefesimin vereceği karar:
düşünmek akla zarar
ne kadar düşünmüşsek
kabirde o kadar azab var
Reha Başoğul
Mutluluk Oyunu
İnsan
korkar
mutlu olmaktan
çünkü
emin değildir
kendinden kaçırdıklarından
insan
sapar
anılara dokunmaktan
çünkü
emin değildir
güçlüyü oynamaktan
insan
bakar
çıkmaz sokaktan
çünkü
emin değildir
yoluna kusacaklardan
insan
ağlar
yalnız kalmaktan
çünkü
emin değildir
boşlukta solacaklardan
insan
kusar
gecesiz karanlıktan
çünkü
emin değildir
ışığın doğurduklarından
insan
kaçar
gerçeği duymaktan
çünkü
emin değildir
yüreğine bakanlardan
insan
solar
buruşmuş kağıttan
çünkü
emin değildir
kalemin ağlamasından
insan
doğar
yargısız tabiattan
çünkü
emin değildir
ölümün korkuttuklarından
insan
oynar
mutluluk oyunundan
çünkü
emin değildir
insanlığın sapacağından
Reha Başoğul
Son zamanlarına doğru kendisiyle yüzyüze görüşmeyi kabul etmeyen ve mektuplarla iletişim kurduğu hayranı olan bir dul kadın tarafından harçlık alan, son eseri Pathetique Senfoni’yi bitirdikten hemen sonra ölen, Robert Schumann ve Johannes Brahms romantizminden etkilenmiş, senfonik şiirlerinin ilham perisi ise Franz Liszt olan, eşcinsel olduğu da rivayet edilen, içindeki melankoliyi ve bundan kaynaklanan korkuyu sadece şeytanın bilebileceğini düşünen, Jascha Heifetz kemanından ve London Symphony Orchestra’sından huşu içinde dinlemeyi sevdiğim , Cemal Reşit Rey’de her yıl mutlaka adına konserler düzenlenme ihtimali yüksek olan rus sanatçı…