May 032008
 

paulo-coelho-onbir-dakikaBrezilya’dan artist olmak için Avrupa’ya gelen genç bir kadının yavaştan yükselişine müteakip, sonrasında namusuyla para kazanamayacağını ve söz verdiği ailesine mahçup düşmemek için geri dönemeyeceğini anlamasıyla, kendini fahişeliğe verip akabinde paraya para dememesine sebebiyet veren müşteriler bulurken aşk tuzağına kapıldığı -aynı zamanda müşterisi- iki adamla tanışıp birisiyle içindeki duygusallığı, birisiyle de içindeki içgüdüsel mazoşizmi keşfetmesiyle arada kalan duygudurum bozukluğunu evirip çevirip doymuşlukla sonlandırarak yaşama yeniden başlama düzenini başarma histerisiyle kanalize olma öyküsünü barındıran, Paulo Coelho’nun önsözünde, tabir-i caizse ‘kitaplarında sevgiyi, yüreği buluyoruz ve hep sevgi istiyoruz biz senden’ diyen hayranına adadığı kitabı…

Mar 122008
 

Guy Debord’un, kısa kısa pasajların derlenmesiyle oluşan nefis sistem eleştirisi kitabı.. Gösteri sadece kendine hizmet eder mottosunu önplana çıkararak, insanoğlunun artık gösteri nedeniyle metalaştırdığı herşeye karşı, 21.yy toplum ve sistem eleştirisi ki miladının Rönesans olduğunu belirtir. Tez edinilmesi rica olunur…

Mar 072008
 
doriangray.jpg
Yaşadığı çağın ahlak yapısının ikiyüzlülüğüne sert tepkiler içeren serbest bir üslupla yazılmış roman ve aynı zihniyetin ışığında çekilmiş film. Oscar Wilde romanda, kendini tekrar etmekten çekinmez, Roman içerisindeki kimi bölümler önceki çalışmalarının tekrarıdır, hatta kimi zaman onu etkileyen yazarların kitaplarından neredeyse tıpı tıpına benzeyen alıntılar bile yapmıştır. Ama bu onun romanının güzelliğini ve akıcılığını perdeleyemez.

Daha sonraları bazı eleştirmenler onu roman kahramanlarından Lord Henry ile özdeşleştirmelerine rağmen, o bunu reddetmiştir. Lord Henry, Dorian’ın birnevi akıl hocasıdır ve onu Lord Henry ile tanıştıran bir başka arkadaşı, Basil’den ziyade fikirlerinin gelişiminde Lord’un etkisi büyük olmuştur. İnsanların hayatlarını, iyilik düşüncesinden ziyade elde ettikleri zevk üzerine kurmaları gerektiği, aynı zamanda genç ve güzel olan Dorian ve herkes içinde güzelliğin zekilikten ve diğer meziyetlerden daha önemli birşey olduğu, Lord’un onun hayatını derinden etkileyen fikirlerindendir. Lord roman içinde, yaşçada büyük olduğu Dorian’a, kendi yaşam tecrübelerinden ve gözlemlerinden sıkça bahsetmektedir. kadınlar ve erkekler üzerine olan; “Benim sevgili küçüğüm, hiçbir kadın dahi değildir. Kadınlar dekoratif bir cinstir. onların söyleyebilecekleri hiçbirşey yoktur, fakat cazibelerini konuştururlar. Kadınlar maddenin akıl önünde zaferini temsil ederler.erkeklerse aklın, ahlak karşısında zaferini temsil ederler.” bunlardan biridir.

Hayatının ilerliyen devrelerinde etkilendiği bu öğütler sebebiyle dorian kendinden başka kimseyi önemsemeyen, devamlı zevk peşinde koşan biri haline gelicekse de daha sonraları kendini toplum dışına itilmiş ve çevresinde hakkında sıkça dedikodu yapılan biri olarak bulacaktır. her ne kadar bu durumu hiç bir zaman önemsemecek de olsa düştüğü ruhsal bunalımlar onu hayatını ve yaşam tarzını yeniden gözden geçirmeye itecektir ki bunda da fazla bir başarı sağlayamayacaktır.

Genel olarak insana kendi yaşadığından farklı bir yaşam aktarılıyor olsa da, bu romanı güzel yapan belki de bu aykırılıklardır.

Mar 072008
 
biridammahkumu.jpg

Betimlemeleri ve mahkumun sözleri ile insanı düşündürten, bunun yanısıra, sözlerin felsefik boyutları da gözardı edilemeyecek nitelikte olan, romanın yazılış amacının, idam cezasının hem trajik hem de saçma yönünü göstermek olduğu söylense de katılmadığım, romanda idam cezası konusunda yorum yapmaktan çok insan, hayatı ve anlamsızlığı üzerine yoğunlaşmış gibi göründüğünü düşündüğüm ve bu anlamda Mar Adentro filmini izlerken hatırladığım, bir çoğu fransız kültürü üzerine olan dip notların fayda unsuru taşıdığı, Victor Hugo’nun genç yaşta yazdığı romanı…

Mar 072008
 
uzakdogum.jpg

masalsı anlatım
şiirsel düşünce
ibret verici gözlem
kalp yumuşatıcı sevgi

Bu ifadelerimle Uzakdoğu seyahatinde yanınıza alınabilecek en verimli ve güzel kitaplardan biridir. Baktığınız yerlere bir de Zeynep Oral’la çay içmek ve çiçek toplamak, pirinç tarlalarında yürümek olarak da tadının başka olduğunu söylemeliyim. Kamboçya’dan Çin’e, Endonezya’dan Singapur’a Hongkok’tan Vietnam’a uzanıyorsunuz bir günde ve sizin rotanızın kısalığında, bu kitap gezilecek daha çok yeriniz olduğunun da üzüntüsünü anımsatıyor. Çok yer geziyorsunuz savaşlardan, doğadan, sanattan, huzurdan kopup gelen yaşamları, aşkı , tutkuyu ve hüznü gözlemliyorsunuz ve tarihi kokluyorsunuz. Hafızanıza da Buddha’dan Kızıl ejdarhaya, Brahma’dan Shiva’ya kadar mitsel gizemleri harika bir dille öğrenme imkanı da sunduğu için, doğal olarak gezi ve anı türündeki bu kitabı okumak daha zevkli bir hal alıyor.

Mar 022008
 
Galileo’nun Buyruğu

Edmund Blair Bolles imzasına sahip, düşünmek, üretmek ve saygı duymak adına oldukça nitelikli bir araştırmanın/derlemenin ürünü bir popüler bilim kitabı Galileo’nun buyruğu.

Kitabın isminin Galileo’nun buyruğu olmasının sebebi, Galileo’nun buyruk olarak alınabilecek tek şeyin bilimde saklı olduğunu düşünmesi ve yalnız bilimin argümanlarına riayet edecek bir insanlığın bizleri düzlüğe taşıyacağını öngörmesi…
Continue reading »

Mar 012008
 
diderot'dan internete medya tarihi

Eski yazılar uzmanı Frederic Barbier ve Catherine Bertho Lavenir tarafından yazılan ve iş nedeniyle satın alınıp okunan bu kitap, ‘medya nedir?’ sorusuyla başlayan, matbaa, televizyon, video, radyo, internet gibi kitle iletişim araçlarının tarihine uzanan, sanayi devriminde , rejimlerin gölgesinde, devrimlerde ve bunları tüketen son kullanıcının gözünde nasıl uyuşturulduğumuzu, diğer yandan işin içine girmiş medya patronlarının ajitasyon yüklü kitle iletişim politikalarını bulabileceğiniz, ekonomik buhranlara, çok boyutlu korsan yayıncılığa, popülerite kokan entel maskelere ve bazı kanaat liderlerinin nasıl medyada boy gösterip tüketim alışkanlıklarını değiştirdiğine dayanan nedenlerle bağlayıp son sözü de internete dayandırırak, usenet, üniversite serverları, sanal gerçeklik, cemaat tasarımı gibi unsurlarla bu kadar enformasyon yükünü taşıyan insanın olmasıyla avantaj kazanan medyanın, sanal ya da reel karmaşıklıkta her türlü paparayı size çaktırmadan atıp cebinizdeki, aklınızdaki ve yaşantınızdaki size ait şeyleri sömürebileceğinin kanıtı olacak araştırma kitabıdır.

Mar 012008
 

Sirius Gizemi


İlk baskısını 1976 yılında yapmış Sirius Gizemi’nin dışında elinizde olacak 526 sayfalık kitap ise yeni eklenmiş ve güncellenmiş bilgilerle sunulan hali. 1976 yılında yapılan baskısı, resmen ‘dünyayı sallamış’ diyebilirim. Yayınlandığı gün The Times ve Telegraph’ta olumlu eleştirilerle karşılaşmış. İngiltere bu kitabı çok sevmiş ve kısa sürede Best Seller’ın zirvesini kapmış. Keza Almanya’da da durum aynı. BBC, Time, Abd’deki basın ve yayın kuruluşları bu kitaba aşırı ilgi gösterenlerden. ancak herşey o kadar da güzel gitmemiş. Amerikan örgütlerinden gelen tehditler ki, aşırı dinsel konuları sarsıcı açıklamalar bulunan kitap için normal bir tepki. Bunun dışında televizyon yapımcıları, yazarı programlarına davet ettiklerinde, hükümetlerin gizli servis teşkilatlarından tehdit telefonları almış. Yazar Robert Temple’da bu duruma kayıtsız kalmamış ve uzun bir süre saklanma ihtiyacı hissetmiş. sır küpü Nasa ise, kitabın bilimsel değerlerden uzak olduğunu belirtmiş. Ancak bunu yaparken, gizlice Robert temple’la bağlantı kurmayı da ihmal etmemiş.

Tipik bir çokkonulu araştırmacı olan Temple, geçmişin ve geleceğin tek bir sonuca vardığını anlatmakta zorlanmamış… Konuya tek bir noktadan giriyor: dogon kabilesi. Bu enteresan kabileyi bilmeyenleriniz için açarsam:
Continue reading »

Mar 012008
 
Espri Sanatı

Orjinal adı “Espri ve Esprinin Bilinçsizce İlişkileri” olan, tarih boyunca gözlerden kaçtığına ve yeteri kadar önemle anılmadığına inandığım bir Sigmund Freud kitabı. Özellikle nükte, nüktedanlık ve bunlar arasındaki ruhbilimsel ve rüya ile olan ilişkileri, esprinin yarattığı haz ve espri çeşitleri konusunda nefis olmakla beraber, ‘hepimizin bildiği gibi bir espiriyi anlatmak kadar zor ve hoş tad bırakmayan his yoktur’ olgusunu Freud, -kendi tabiriyle- zorlanarak da olsa başarıyor. Kitapta geçen genel hava, Jean Paul Richter, Thedore Vischer, Kuno Fisher ve Thedore Lipps gibi daha önce bu konuda az ve öz yazan düşünürlerin çerçevesinde başlar ve akabinde nüktenin söz oyunları, elemanlarına ayırma, mecazi anlam, ikircil kullanımı , yoğunlaştırma gibi teknikleriyle bence nefis bir şekilde anlatır. Sonra Victor Hugo’nun “Hernani” adlı eserinin, William Shakespeare’in “Bir yaz gecesi rüyası” gibi komedilerinin ve tabiki Hamlet’ten bazı pasajlarını da bu teknikler dahilinde analiz ederek ortaya harika bir başvuru kaynağı çıkarmıştır Freud.

Kitaptan aldığım notlarım dahilinde alıntılayacağım bazı tanımları vermek bu konu hakkında iyi bir başlangıç olacaktır.

Continue reading »

Şub 292008
 

Geçtiğimiz onca yüzyılın düşünsel buhranında, postmodernizmin yarattığı tehlikenin takkesinin göründüğü ve tam adı, “Son moda saçmalar: Postmodern aydınların bilimi kötüye kullanmaları” olan ve iki fizikçi ki biri Sokal Vakası’nın başkahramanı Alan Sokal olan, diğeri de Jean Brichmont tarafından yazılmış, günümüzün aydın, medya, eleştiri, saptırma, yapıbozumculuk gibi konularına değinen çok önem verdiğim bir kitaptır. eksiksiz dipnotlarından saptamalarına kadar bu kadar zengin bir araştırma perspektifi için oldukça uzun araştırmalar yaptıkları aşikar. bu yüzden bu kitaba uzunca ve bölüm bölüm anlatımlarla aktarmanın doğru olacağını ve kitabın mesajını daha iyi aktaracağını düşündüğüm bir inceleme yapmak istiyorum.

Continue reading »

Şub 092008
 

En sevdiğim bir şeylerin tarihi kitaplarından biridir. Kudret Emiroğlu’nun bu kitapta yararlandığı kaynaklar arasında Murat Bardakçı, Metin And, Besim Atalay, Bahaddin Ögel, Hasan Erel, İsmet Zeki  Eyüboğlu, Ahmet vefik Paşa,  Gökhan Akçura gibi isimlerin eserleri vardır ve kitap 32 ytl’den fiyatlanmıştır ve de kesinlikle alınmaya değer bir kitaptır. Ayrıca Mario Levi’nin “tüketici davranışları” dersinde anlatageldiği sevdiği eserler arasında olup insan-eşya ilişkisine dair proje makalemde zevkle kullandığım bir kaynaktır…

Şub 092008
 


sigmund freud’un, karamazof kardeşler’in almanca baskısının girişine yayınevinin önerisi üzerine yazdığı ve muhtelif iddiaların çoğuna göre, 2 sene sonunda(1928) yayımlanan ve payel yayınları’ndan çıkan sanat ve edebiyat kitabında türkçe çevirisi bulunabilecek makalesinin ismi…

freud, bu makaleden dolayı tatmin olamadığını söylemiş ve yapısal olarak zayıf bulduğunu belirtmiştir. freud’un bu makalesi; yirmi yıl sonra tekrar histerik nöbet tartışmasına, oedipus karmaşasına ve suçluluk duygusu üzerine yeni ifadelerine ve mastürbasyonla, – yaşam öyküsünden ve de romanından-kumarbaz romanına isim olarak yer vermese de- aldığı kumar tutkusuna dair tiyolarla ilişkilendirmesine yer veren önem arzları dışında, ivan karamozof’un ağzından dillendirdiği “yalancılar! herkes babasının ölümünü arzular.”; sözüyle gelen anababa kavramına, liberalizmin yanlısı bir toplantıda çar’ı ve çarlık sistemini savunmasına rağmen, kendisini kürek mahkumu eden, idam cezasına çarptıran çar’a dair gerçekleşen sempatisinin, baba eksikliğine ve öz-cezalandırma ilişkisindeki rolüne ve tüm bunların üstünde gelmiş geçmiş en önemli yazarların başında gelen fyodor mihailoviç dostoyevski’nin, psikoanalizin kurucusu olan freud tarafından ele alınmasına dair tarihi önem taşır.

Continue reading »

Oca 072008
 
2046.jpg

“Bir aralar tartışma programlarının gözdesi eski mimar ve gazeteci Aydın Boysan nasıl bilim kurgu romanı yazardı?” sorusunun cevabı…

Roman, 2046 yılında Rumelihisarı’nda bir restoranda başlıyor. Restoranda yemek yiyen yedi kişilik bir arkadaş grubu, meçhul bir gök aracı tarafından kaçırılıyor ve kapo gezegenine götürülüyor. İşte roman da bu yedi kişinin kapo gezegeni’nde başlarından geçen olayları anlatıyor. Pek fazla heyecanlı maceralar değil daha çok gezegenler arası yakınlaşma ve bilgi alış-verişi temeline dayalı olaylar anlatılıyor hikayede. Teknolojik olarak dünya’dan oldukça ileride olan kapo gezegeni ve halkını tanımaya yönelik bir gezi aslında dünyalılar’ın gerçekleştirdiği. Bütün kitap boyunca çeşitli vesilelerle kapo toplumunun ekonomik, sosyal ve bilimsel gerçekleri hakkında bilgiler ve bu vesile ile aynı alanlar hakkında çeşitli fikirler ve tezlerden de söz edilmiş olunuyor kitapta.
Continue reading »

Eki 152007
 

mutluluk sanatı

“Seven Years in Tibet” filmiyle aynı dönemde okuduğum için, görsel hafızamda filmdeki sembolizmaları kullandığımı hatırladığım Nobel Barış Ödülünün de sahibi Dalai Lama’nın bir psikiyatri uzmanının editörlüğünde onunla yaptığı konuşmalardan oluşan, mutluluk oyunu oynadığı kitabı…Acılarınızla, çevrenizle olan ilişkilerinizde, kendinizin sahip olduğuyla var olan sizin beyninizi yönetmek için bir takım ilişkilendirmelerine ihtiyaç duyabildiğinizi belirten – ki bunları bazen basite indirgeyip, köpeğinizin bakımından tutun da, duvara çakamadığınız çiviye kadar rütin sorunlarda bile bu çıkmazlardan nasıl ayrılacağınıza dair çözümler elde edebilirsiniz- psikolojinizin derinliklerine kadar inen, mutlu olmak için gereken ipleri birbirine bağlayan, hatta düğümlediğini düşündüğü bu öğütlerle çevrenizle ‘dünya için neler yapabilirsiniz’ sorusuna cevap vermeyip pembe pembe pamuk şeker verdiğini bana düşündüren, Dalai Lama, savaşlar içerisinde yaşayan İtalya’nın Michalengelo ve Da Vinci’yi çıkartan bir dönemin aksine,  İsviçre’de 500 yüzyıllık sorunsuz yaşanan bir ülke politikasında üretilenin guguklu saatten ibaret olduğunu söylüyor. Kısacası adam bir savaş çocuğu olarak da bakıyor yaşama ve doğal sağaltımın gerekliliğini de savunmuyor değil.  Bu açıdan bir “Ali Demirsoy” politikasının benzerliği dikkat çekiyor haliyle. Kuşkusuz ‘acı olmadan ne üretim ne de mutluluk olmaz’ mantığının, kitabın yazıldığı yıllarda çok global bir yaygınlıkla ele alınmadığını ve anlaşılmadığını düşündüğüm için, çok satanlar listesinde uzun süre kalması mantıklıdır mantıklı olmasına ama, bu mutluluk oyununun sonradan çokça kötü varyasyonlarıyla bir kitap kirliliğininin yolunu da açmıştır gerek Dalai Lama gerekse Osho..

Eki 022007
 
Moğol Kurdu

Homeric imzasıyla çıkan Moğol Kurdu, türü itibariyle bir tarihi anı roman. “Türklerin soyu moğollardan mı geldi?” sorusuna ise cevap anlamında dokunduyor biraz. Bu kitabın türkiye’de popüler olmasının sebebi ise siyasete bulaştırılması.

Tarihi romanları okumayı tercih etmemdeki en büyük sebep, klasik tarih kitaplarının aksine, tarihsel bilgileri daha çabuk ve zevkli alabilmem. moğol kurdu’nu da bu yüzden tercih etmiştim. moğol yaşayışı biçimi ,inançları ,göç hayatı ve at üstündeki maceraları bana bu anlamda veriler sağladı diyebilirim. Continue reading »