Mar 172011
 

Mevlana - Dede Efendi - Kâr-ı Nâtık ve Anlattıkları - Konser Notları

“gözümde dâim hayâl-i câna Gözümde hep sevgilimin hayali
Gönünde her dem cemâl-i cânâ Gönülde her zaman yârin güzelliği
Ey peri-rü dilber-i ra^na civân zanenin Ey peri yüzlü gönüller güzeli nazlı sevgili
Gam benim şâdi senin hicrân benim Dert benim sevinç senin ayrılık acısı benim
Devr’an senin yâr benim Zamane ve dünya senin bir tek yar benim
Ey şâh-ı cihân ey dilde nihân Ey dünyanın şahı ey gönüldeki sır
Senin gibi güzel efendim var benim Senin gibi güzel efendim var benim
Gül yüzlü mâhım rahmeyle şâhım Gül yüzlü sevgilim merhamet et şahım
Çeşm-i siyâhım âlemde birsin Kara gözlüm dünyada teksin

Düşdü o dem hâtıra bir beste Rehâvi Gönle o vakit bir Rehâvi beste düştü
Şû’le gerek nağme-i Nikriz’e giderken Nikriz’in nağmesine giderken alev gerekiyor.”

/ Hammâmîzade İsmâîl Dede Efendi – Rast Kâr-ı Nâtık” tan

CRR Türk Sanat Müziği Topluluğu tarafından, Mevlevi ayinlerinden, ilahi ve köçekçelere kadar bir çok formda bestesi bulunan Mevlevi dedesi Hammâmîzade İsmâîl Dede Efendi (1778-1846)’nin Türk musikisinin en zor ve en büyük beste formlarından olan ve Farsça’da “kendi kendini anlatan/konuşan eser” anlamına gelen ““Kâr-Nâtık” formunda bestelediği “Rast Kâr-ı Nâtık” üzerinden kendine has deneysel izdüşümüyle yorumu 15 Mart akşamı Cemal Reşit Rey Konser salonunda aralık vermeden konser izleyicilerine mana dolu anlar yaşattı.

Türk Musikisinde ustalık eşiği olarak görülen Kâr-ı Nâtıklar, güftelerin her mısrasında veya beytinde bir makamın adının geçmesi ve şiirin o kısmının da adı geçen makamdan bestelenmesi gerekmektedir. Besteyi zor kılan unsur ise kısa aralıklarla birbirini takiben gelen bu makamları birbirlerine en estetik, ustalıklı ve musiki kurallarına uygun şekilde bağlamakta gizlidir. Çünkü bu makamlar, her daim yakın veya komşu ses dizilerinden oluşmadığından, bestekârın, aralıkları itibariyle farklı seslere sahip olan bu makamları birbirine bağlamasıyla ustalığını göstermesi gerekmektedir.

Şu ana kadar 15’den 119’a kadar değişen sayılarda makam(bazen hem makam hem usul) tarifine yer veren ve başladıkları makamlarla isimlendirilme özelliğine sahip kâr-ı nâtıklar bestelenmiştir. Bir tasavvuf yolcusu olan, Mevlana’nın Mesnevi’si gibi bir eserin tercümesini ve şerhini yapan, diğer yandan yine Mevlana’nın eseri olan Fi-Ma-Fih’nin çevirisi gibi çalışmalara imza atan Ahmet Avni Konuk’un günümüzde kullanılmayan makamları da içeren ve sırasıyla Devr-i Revân, Düyek, Müsemmen, Ağır Aksak, Yürük Semâî, Ağır Evfer, Aksak Semâî ve Yürük Semâî usûlleri ile bestelenen , 119 makam ve 120 makam geçkisinden oluşan ve tek kâr-ı nâtık’ı olan Rast Kâr-ı Nâtık’ı zenginliği açısından çarpıcı bir örnektir. Bunun dışında hakkında çok fazla bilgi olmayan ve 1680-1700 yılları arasında öldüğü tahmin edilen Hatipzâde Osman Efendi’nin 15 makam ve 16 usûlden oluşan eseri ise , mevcut kâr-ı nâtık formunu farklı ve yeni bir şekli olma özelliğini taşıyor. Zira farklı adledilmesinin sebebi, eserin güftesinde makam adlarının yanı sıra usûl adlarının geçmesi olarak gösterilmesinden mütevellit, şiirin her bir kısmı, adı geçen makamdan bestelenirken, zikredilen usûl de devreye girerek, usûller de değişmektedir. Bu açıdan, musiki otoritelerinin gözünde sadece makamı öğretmekle kalmayan, aynı zamanda usûl de öğreten bu özelliğiyle diğer kâr-ı nâtıklardan ayrılmıştır.

CRR Türk Sanat Müziği Topluluğu’nun  konser sırasında omurga kabul ettiği eser ise Hammâmîzade İsmâîl Dede Efendi’nin içinde 24 makam ve 25 makam geçkisini barındıran tasavvufu, aşkı, vecdi, tarikatı(yolu) mana olarak ifade eden Rast Kâr-ı Nâtık eseridir. Topluluk mevcut eseri birebir icra etmek yerine, izlerinden yeni bir mana arayışına yine Dede Efendi’nin kainatından eserler seçerek yelken açıyor. Konseri şöyle tarifliyor topluluk:

Continue reading »

Mar 062011
 


Compania Antonio Gades: Kanlı Düğün ve Suite Flamenco  - Federico Garcia Lorca

“Ay, bu ne çılgınlık!
Seninle ne yatak paylaşmak istiyorum
ne sofra
ve bütün gün, her dakika
yanında olmayı özlüyorum
sürüklüyorsun beni,
gidiyorum,
dönmemi söylediğinde de
uçarak seni izliyorum,
havada bir tutam ot gibi.
Terk ettim sert bir erkeği
ve bütün sülalesini
düğünün tam ortasında,
tacımı taktıktan sonra.
Cezasını sen çekeceksin,
ben istemiyorum çekmeni.
bırak beni! Kaç, kurtul!
Kimse engellemiyor seni!”

/ Federico Garcia Lorca – Kanlı Düğün’nden

Hakkında en çok kitap yazılan ve inceleme yayımlanan İspanyol oyun yazarı ve halk şairi özelliğine de sahip Federico Garcia Lorca’nın 1932’de yazdığı ve “Köy Trajedileri” üçlemesinin ilki olma özelliği taşıyan ve orjinal adı “Bodas de Sangre”(Blood Wedding) olan “Kanlı Düğün”, 2004 yılında hayatını kaybeden ve flamenko deyince akla ilk gelen isimlerden biri olan dansçı ve koreograf Antonio Gades tarafından 1974 yılında ilk kez baleye uyarlanmıştı. İspanyol yönetmen Carlos Saura’nın İspanyol kültürüne, dansa, flamenkoya olan tutkusu “Kanlı Düğün” ü ve flamenkoyu daha da bilinir kılarken, dans performansı olarak da Dünyanın bir çok yerinde sahnelendi. 5 Mart 2011 akşamı ise Gades’in ismini yaşatan Gades Topluluğu tarafından, artık Lorca’nın, Gades’in ve Saura’nın “Kanlı Düğün”ü de diyebileceğimiz 6 bölümden oluşan bu eser, Cemal Reşit Rey Konser Salonu‘nda tekrar hayat buldu. Gösterinin ikinci bölümünde ise yine Gades Topluluğu’nun koreograflığında “geleneksel flamenko”’nun özelliklerini neredeyse Antonio Gades ismiyle anılan Farruca formuyla, 8 bölümden oluşarak sunulan yanık ağıtlar, agresif ve tutkulu bakışlar ve sert topuk sesleriyle katışan alkışların mest ettiği dans gösterisiyle tamamlandı.

İspanya kültürü için resim sanatı konusunda Salvador Dali nasıl büyük bir basamak ise şiir konusunda Federico García Lorca için aynı yeri hakettiğini söyleyebiliriz.Şairliği dışında ressam ve piyanist olan Lorca’nın, Endülüs köylerinden New York’a, Bounes Aires’e ve tekrar Madrid’e, ve nihai olarak İspanyol iç savaşında sağcı falanjistler tarafından kurşunlanarak öldürüldüğü Granada’ya varan yaşam yolculuğunda bir çok şiir, düşünce, temsil sığdırma başarısı göstermiştir. Arjantin’de Pablo Neruda ile de yolları kesişen, sıkı arkadaşı olan Neruda’nın kendisinden oldukça etkilendiği ve kendisi için yazdığı şiiri bir çok şiir meraklısı ve tarihçi tarafından bilinmektedir. Lorca için şöyle diyordu Neruda : Continue reading »