“Ölüden diriyi çekip çıkarınca ölen, doğru yolu bulur.”
/Mevlana
60’dan fazla ülkede 30 milyondan fazla ziyaretçiye ve 11 bin 500 beden bağışçısına ulaşan Alman bilimadamı ve anatomist Dr. Gunther Von Hagens’in sıradışı sergisi 11 Haziran- 17 Aralık 2010 tarihleri arasında İstanbul Modern/Antrepo 3’de ziyaretçilere açıldı. Serginin ilk defa Müslüman bir ülke olarak anılan Türkiye’de de açılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın organ bağışı konusundaki negatif fetvası nedeniyle de izleyenlerin bazılarını biyoetik dışında inançsal sistemleri açısından da itki duymasına sebep olabilir.
Dr. Angelina Whalley’in kavramsal planlayıcısı ve tasarımcısı olduğu sergide, Gunther von Gagens’in mucidi olduğu ve 1977’de patentini aldığı Plastinasyon (estetik anatominin sunumunu olanaklı kılan anatomik örnek koruma yöntemi) tekniği sayesinde 200’den fazla insan örneğinin döllenme sürecinden cenine, bebeklikten çocukluğa, ergenlikten gençliğe, yetişkinlikten yaşlılığa kadar olan tüm yaşam evresini anlatıyor.
Sergiye girmeden önce yetkililerin uyarmasıyla 5 TL karşılığında size mevcut vitrinlerdeki anatomik nesneler hakkında sesli bilgi sahibi olmanız açısından bir araç teklif ediliyor, almanızı tavsiye ederim, faydalı oldu.
Sergiye girişte büyük ekranlarda bir çok insan yüzünün değişimini izleyerek başlıyorsunuz. Akabinde döllenme evresinden başlayarak ceninler karşınıza çıkıyor. Bir yandan hafta hafta ceninin gelişimini farklı plastinatlarda görürken diğer yandan camekan vitrinlerde açıklayıcı yazılardan faydalanıyorsunuz.
Erkek ve kadın kafatası, beyni, cinsel organları, sigara içen ve içmeyen akciğerleri, plasentası, aortları, derisi, kalça ve uyluk kemikleri, omuz ve dirsek eklemleri, diyaframı ayrı ayrı parçalar halinde serginin çeşitli lokasyon noktalarında görebiliyorsunuz ve eğer ses aygıtınız varsa bunlar hakkında kulaklığınızla aygıta girdiğiniz numaraları tuşlayarak ilgili figüre dair biyolojik bilgileri dinleyebiliyorsunuz.
Serginin bir çok insan tarafından can alıcı ve ilgisini çekenler ise tüm insan anatomisinin bozulmadan plastinasyon tekniği görünen yüzü. Tam anlamıyla deri, kas, kan damarları, iç ve cinsel organlar ve kemiklerin bedenimizdeki bütün görüntüsünü bu denle ince bir işçilikle karşımıza çıkartılması sanat’ın boyutlarını da sorgulatıyor.
Tıp öğrencilerinin üstünde çalıştığı kadavra görüntülerini izlediğimiz belgesellerden farklı olarak burada Von Hagens’in işin sanatsal yönüne de en az bilimsel yanı kadar eğildiğini farketmemek mümkün değil. Zira manyetik rezonans, üç boyutlu kolonoskopi gibi iPhone’larımızdan bile eriştiğimiz dijital kadavralardan farklı olarak burada, bir heykeltraş titizliği gördüğümüzden olsa gerek biyoetik açısından teşhirin sanatın özünde varolmasıyla meşrulaştığı bir boş alan bulmuş von Hagens. Buna bir başka delil olarak ise bu plastitatlara verdiği isimler; Ressam, Sigara İçicisi, Deri Adam, Basketbolcu,Atardamarların ve Kemiklerin Hanımı, Sürücülü Şaha Kalkan At,Ayağa Kalkan İskelet, Kuşlarla Zümrüdüanka, Zamanın Aynası…
Serginin ortalarında bir yerde ise ilginç bir bölümle karşılaşıyorsunuz. Empresyonist ressamlardan Claude Monet ile Edgar Degas’ın göz hastalıklardan muzdarib bir şekilde yaşadığı biliniyordu ancak sergide Monet’in katarakt teşhisi sonucu “Giverny’deki Japon Köprüsü” adlı tuval üzerine yağlıboya tablosunu 6/120 görüş keskinliğiyle kendi gözünden nasıl gördüğünü veya bir mektubunda “ Ah Görüş! Görüş ! Görüş ! görme güçlü kendimi uyuşturmuş hissettiriyor.” demesindeki selzenişi karşılaştırmalı olarak anlıyorsunuz. Diğer yandan Degas’ın da maküler dejanarasyon nedeniyle 1905’te kağıt üstüne pastel boya ile yaptığı “Saçını Kurulayan Kadın” tablosunu kendi gözünden 6/130 görüş keskinliğiyle nasıl gördüğünü inceleyebiliyorsunuz. Bu iki örnek, serginin diğerlerinden farklı olarak iki bilgisi oldu.
Serginin sonlarına doğru ise “Yaşlanma Sanatının Ustaları” bölümüne geçiyorsunuz. Burada şu ana kadar dünyada 450.000 insanın yüz yaşını aşarak yaşadığı bilgisiyle beraber yaşlı insanların plastinatlarını incelenebiliyor.
Nihai olarak serginin içinde gördüğünüz tüm plastinatların nasıl bir evreden geçirilerek son hale getirildiğine dair aşağıdan da izleyebileceğiniz videoyu video odasında izleyebiliyorsunuz.
Son olarak Gunther Von Hagens hakkında biraz bilgi vermekte fayda var. Politik nedenlerle Alman Hükümeti tarafından iki yıl hapis cezası çeken von Hagens, 1945 doğumlu ve bebekken ailesinin Rus işgalinden kendisini kaçırdığı bir geçmişten hayatın zorluklarına atılan biri ve konusu hakkında bir çok patente ve yayına sahip. Fotoğraflarda sürekli siyah şapka ile gözükmesinin sebebi ise Rembrandt’ın meşhur eseri “Dr. Nicolas Tulp’un Anatomi Dersi” adlı tablosunda figür Nicolas Tulp’un bir idam mahkumun kadavrasını diğer doktorlara anlatırken siyah şapka takması ki bir anlamda özgürlükçü ve klasik toplum normlarını kırmayı da sembolize ediyor.
Kaanatime göre ise von Hagens’in anatomiye olan düşkünlüğünü Leonardo Da Vinci’nin merakıyla da özdeşleştiriyorum. Bakın ne diyor Da Vinci, kendi defterlerinde, hak vereceksiniz;
“Bu çalışma insanın anne karnına düşmesiyle başlamalı ve rahmin yapısını; bebeğin bunun içinde nasıl yaşadığını ve ne kadar süreyle burada kaldığını; nasıl canlı tutulduğunu ve beslendiğini; büyümesini ve her bir gelişme aşamasının süresini; onu anne karnından dışarı itenin ne olduğunu; hangi nedenle bazen zamanından önce anne rahminden dışarı atıldığını tanmlamalı. Sonra bebek doğduğunda, hangi organların diğerlerinden hızlı geliştiğini anlatmalı ve bir yaşındaki bir bebeğin orantılarını tanımlamaya koyulmalı. Sonra yetişkin bir erkekle kadının orantılarını ve tenlerinin özelliklerini, renkleriyle çehrelerini betimlemeli. Sonra nasıl damarlar, sinirler, kaslar ve kemiklerden oluştuklarını tanımlamalı. Daha sonra insanın genel dört tavrını dört ayrı açıklamayla: Sevinç, gülmenin çeşitli biçimleri ve nedeni; çeşitli ağlama biçimleri ve bunların nedenleri; öfke, çeşitli öldürme, kaçış, korku, vahşet, cesaret, cinayet eylemleri ve benzer anlara ilişkin her şeyi sergilemeli; sonra da iş yaparken göstermeli; Çekerken, iterken, taşırken, dururken, kaldırırken ve benzer şeyler. Sonra da duruş ve hareketleri anlatmalı; sonra gözün işlevi bakımından perspektif ve işitme.. müzikten söz ediyorum… ve diğer duyuları tanımlamalı.” [ Leonardo-, Michael White, 185 ]
Hürriyet’te yer alan, İstanbul’daki sergi açılışına dair konuşmasında ise sergisinden şöyle bahsediyor:
““İnsan bedenini anatomik bir hazine, büyük bir harika olarak görüyorum. Bu evrim, mühendislik ve zeka harikası beni şaşırtmaya devam ediyor ve henüz tüm sırlarını bana açıklamış değil” diyen Von Hagens, serginin bazı çevrelerde, ‘sanat eseri’ olarak değerlendirilmesine ilişkin olarak ise “Ben insan bedenini güzelleştirerek sergiliyorum. İnsan anatomisi işi, sanat olarak değerlendirilemez. Ancak ‘baş yapıt’ olarak değerlendirebilirsiniz. “
http://www.bodyworlds.com adlı sitesinde plastinasyon tekniği hakkındaki detayları, donör olmak istiyorsanız yasal formları, kendisi hakkındaki detaylar ve bilime bakış açısını okuyabilirsiniz.
Kanımca çocuğunuz için de zevkle gezilebilecek oldukça eğitici bir sergi “Body Worlds”. 17 Aralık’a kadar kaçırmamanızı öneririm.
Sergideki yer alan plastinasyon tekniğine dair videoyu ise aşağıdan izleyebilirsiniz:
Ziyaret Saatleri:
10:00-18:30 Pazar,Pazartesi,Salı,Çarşamba,Perşembe
10:00-20:00 Cuma ve Cumartesi
Bilet Fiyatları:
Tam: 25 TL
Çocuk: 19 TL
Öğrenci:21 TL
65 Yaş üstü: 21 TL
Öğretmen: Ücretsiz.
Müthiş bir sergiydi.İnsan olmama, kendi dışımdan bakma için inanılmaz bir fırsattı. Et ve kemiğin nasıl emanet olduğunu ve ruhumuzun ona bakmayı medeniyet içinde koşarken nasıl ihmal ederek yaşadığını anlamak için herkesin görmesi gereken bir sergi,yaşaması gereken bir deneyim.
Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkürler Ayşenur Hanım:)