Ivan Aivazovsky ve Balthus gibi ressamları, Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, Halikarnas Balıkçısı gibi yazarları etkilemiş, babasından kaynaklı berbat ve umutsuzluklarla geçen çocukluğuna bağlanarak bir sürü yaratıcılık- zihinsel hastalıklar ilişkisini ele alan makalede adı geçen ve kendisinin tabiriyle ‘vahşilik’ noktasına getiren duygusal krizler sonrasında sırasında yazarak rahatladığını söyleyen ve bu yüzden literatüre “byron mutsuzluğu” kavramını sokan manik depresif şair, yazar. Aynı zamanda ‘lady byron’ ve Bernaulli sayıları’nın hesaplamasına ilişkin hazırladığı programla ‘ilk bilgisayar programcısı kadın matematikçi’ olarak anılan Ada Lovelace’in babası…
“Kılıcı insafsız bir ustalıkla kullanan Türk’ün eli, yendiği insanların yarasını sarmakta da ustadır.” cümlesiyle açığa çıkarttığı; Türklere karşı – hastalığı nedeniyle normal karşılanması gereken ve tutarsızlığına da sebep olan -sevgisizliğinin altında Türklerin asaletini iyi bilmesi ve bunu kıskanması olarak yorumlanabilir. Bu yüzden de Kırım Tatarları’nı bolca aşağılamaktan geri kalmamıştır.
Halikarnas Balıkçısı’nın hakkındaki sözleri şu şekildedir:
“…. adlarını yukarıda andığımız ve adlarını anmadığımız daha bir çok şair, şiirlerinde Hellenistan’ı göklere çıkarmakla uğraşıyordu. Ama bu işte en etkili şair, Lord byron’du. Shakespeare’den sonra batıda en çok okunan ve batıyı en etkileyen Byron’du. Aristokrattı Byron. Yalnız sanatı ile değil, efsanevi hayatı ile de İngiltere’yi ve Batı’yı büyüledi. Doğrusu şiir mısraları, efsanevi hayatından da büyüleyiciydi. 1814’e doğru basılan “gavur”, “akidos’un gelini”, “korsan” ve “lara” şiirleri, Batıyı alev gibi sardı. Mısraları herkesin dudaklarında idi. Birkaç kuşak süresince gençlik onun “poz”larını taklit etti, hattâ hafif topallığını bile!.. Bir, iki yıl Türkiye’de, İzmir’in Buca’sında yaşadı. Arnavutluk’u gezdi. Yanya’lı Ali Paşa Macerası’na karıştı ve Hellenistan’da, Missolonghi’de öldü. Byron’dan önce Hellenistan kültürüne tapınırcasına hayran kalmak ve buna mukabil doğuyu, “üçüncü dünya” denilen koca bir alemi hor görmek Batı’nın dinî, romantik ve emperyalist bir akımı iken, Byron’dan sonra ve onun sayesinde batının bir modası da oldu.”
şiirlerinden bir örnek vermek gerekirse;
ELVEDA! BOŞA GİTMEYECEK DUALARIM
Elveda! Gitmeyecek dualarım boşa
Gökyüzüne taşıyacak ismini senin
Eğer Tanrılar aldırıyorsa dualara
Bizlere mutlu bir hayat sunmak için.
Sözcükler, iç çekişler, hıçkırıklar boşa
Kanlı gözyaşlarından daha fazla şey söyler
Feri kaçmış ve suçlu gözlerde gizlenen
Bir elveda sözcüğü, – Elveda! – Elveda!
Bu dudaklar suskun, bu gözler kupkuru
Ama yüreğimde, beynimin içinde
Bitmek tükenmek bilmeyen bir ağrı
Uykuya dalamaz bir daha düşünce
Ruhumda ne bir yakınma ne taviz
Acılar, tutkular ayaklansa bile
Tek bildiğim şey boşunaydı aşkımız
İçimdeki tek söz: – Elveda! – Elveda!
Lord Byron
1808
Çeviri; Tozan Alkan / Bordo Siyah Dünya Klasikleri / Sayfa 24 / Mehmet kadir’in kütüphanesinden